Onu benden çok sevmişsin. Doğum günlerimiz de aynıymış onunla. Hatta tuttuğumuz takım, sevdiğimiz yemek her şeyimiz aynıymış. Anladığım kadarıyla benim gibi güzel de gülüyormuş, zaten beni bıraktıktan sonra başka bir gülüşe, onun gülüşüne âşık olmuşsun. Tekrar sevmeyeceğim, uzun süre ilişki yaşamayacağım dedikten sonra o gülüşe vurulmuşsun. Bendeki birçok özelliği de bulunca yabancılık çekmediğin yabancı bir kalbe konuk olmuşsun. Çok mutluyum demişsin çevrene ağızını yırtarcasına kahkahalar atarak. Hatta bununla da kalmamış ben hayatımda hiç bu kadar mutlu olmadım demişsin beni ağlayarak terk ettikten bir süre sonra. Değerimi bileni buldum, beni seven bana saygı duyanı buldum demişsin yalancı gülüşler atarak sağa sola…

   Bir gün çıkıp ben evleniyorum demişsin. Mutluluktan ne yapacağını bilememiş etrafına boncuklar dağıtmışsın. Gülüp oynamış yedi düvele haber salmışsın evleniyorum diye. Kıskananlar çatlasın kırk gün kırk gece düğünüm olacak demişsin. Bunlarla da yetinmeyip daha evlenmeden çevrende bekâr olan arkadaşlarına nasihatler vermişsin evlilik ve mutluluk üzerine. Evlilik öncesinde yaptığın bütün bu hareketler ve davranışların sonucunda etrafında çok insan kalmamış. Etrafında kalanlarında sana bir faydası olmayacağını anlamışsın.

   Evlilik günü gelip çattığında arkadaşın olmamış çevrende. Çok önemsememişsin. Dünya benim etrafımda dönüyor zihniyetine devam etmişsin. Aslında ne kadar değişmişsin ama değiştiğinden de haberin olmamış. Günler aylar geçmiş daha yıllar geçmeden çok sevdiğini düşündüğün bana benzeyen sevdiğinin ihanetine uğramışsın. Ne yapacağını bilememişsin. Eski arkadaşlarını aramaya çalışmışsın ama kimse sana cevap vermemiş. O anda anlamışsın yalnız olduğunu. Kalabalık içerisinde yalnız kalmayı sonunda başarmışsın. Ayrılık kararı almışsın hızlıca. Mahkemeye gitmişsin. Tek celsede boşanmışsın. Sonrasında da yana yakıla eski arkadaşlarını aramaya başlamışsın. Onlardan özürler dileyip gönüllerini almaya çalışmışsın. Kimi özrünü kabul etmiş kimisi ise seninle görüşmemeye devam etmiş. Sende yeni bir hayat sloganı bulmuşsun kendine ‘’Az insan, huzurlu hayat!’’ Kalabalıkları seven sen bu slogana inanmış ve bu şekilde evlilikten sonraki yeni hayatına bu şekilde devam etmeye çalışmışsın. Yara aldıktan sonra insan her zaman eskiyi özler ya sende eskiyi özlemeye başlamışsın. Eskiden gittiğin yerlere gidip eski dinlediğin müzikleri dinlemeye başlamışsın. İnsan eskiyi özler de çok sevildiği insan aklına gelmez mi? Gelir tabii ki… Dünya’nın dönmesi gibi bana dönmeye karar vermişsin. Bunu kafanda çok düşünmüşsün. Nasıl yapsam nasıl etsem demişsin. Hayatında ki kanaat önderleri olarak varsaydığın o çok bilmiş arkadaşlarına sormuşsun. Sanki onlar seni zamanında terk etmemişler gibi… Onların aklına uymuşsun ve bir şekilde bana geri gelmeye çalışmışsın. Sana olan sevgimi, eski günlerdeki mutluluğunu yakalayacağını düşünmüşsün.

Düşünme, gelme, sevme ve yapma…