Sessizce gelip geçtiler hayatlarımızdan
Hiçbir çakıl taşına takılmadı ayakları.
Buğulu camlardan seyrettiler hep gökyüzünü
Aslında en çok onlar hak etmişti insanca yaşamayı.
Rüzgârın uğultusunu hiç duymadılar
Denizin sesini hiç bilmediler.
Bir çocuk kahkahasını veya ağlamasını
Hiç tanımadılar yaşamlarında.
Onlar bizim sesimizi , sessizce
hissederek gelip geçtiler .
Gözlerini açarak anlamaya çalıştılar belki de.
&&&&&&&&&&&&
Sizlere geçtiğimiz günlerde bizzat tanık olduğum bir olayı aktarmak istiyorum. Yukarıdaki şiirimi bu olayı gördükten hemen sonra yazdım.
Şehirlerarası bir yolcu otobüsünde epeyce yaşlı bir bey , son model akıllı telefonunu çıkardı cebinden. Yan koltuklardaki insanlar hafif alaycı bir eda ile birbirlerini dürttüler. Sanırım bey amcanın görüntüsü ve yaşlı olması onlarda, bu alaycı tavrı kendilerine hakmış gibi hissettirdi. Yani böyle bir adam nasıl bu telefona sahiptir veya ne işi olur ki telefonun böylesiyle , gibi duygular içeren tavırlardı onlarınki.Ben de izlemeye başladım insanları ve yaşlı bey amcayı. Sinirlenmiştim insanların alaycı tavrına ve bir yandan da acaba bu bey ne yapacak telefonla diye de merak ediyordum. İşte o anda belli oldu durum. Görüntülü arama ile zannedersem oğlu olduğunu düşündüğüm kişi ile işaret diliyle konuşmaya başladı bey amca. Evet, sağır ve dilsiz olduğu için telefonla yalnızca bu şekilde iletişim kurabiliyordu. İneceği yerde bekleyen oğluna birşeyler anlatıyordu. Hiçbirimiz anlamadık ne anlattığını. Uzunca bu şekilde işaretlerle konuştular. Ancak hepimiz şunu çok iyi anlamalıydık; gerçek sebebini bilmeden hiçkimse ile ilgili önyargılı ve küçümseyici hiçbir duygu içerisine girmemeliyiz. Biri ile ilgili anlayamadığımız bir olaya şahit oluyorsak veya bir duyum alıyorsak; "vardır bir sebebi benim bilmediğim"diye düşünmek zor değil. İlk aklımıza gelenin çok yanlış bir düşünce olabileceği gibi, pek çok konuda da yaralayıcı bir hale dönüşebilir bu tavrımız aslında.
"Uğraşma boşuna. Seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar. Gördükleri, ancak kendi anladıkları kadarı olacak." Mevlana.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.