Sevgili okurlar,
Ülkenin tepesinde kopan ve bizleri derinden etkileyen “fırtınaların”, ardı arkası kesilmiyor!?
İnanın, “ne oldu, ne olup- bitiyor, kim ne yapıyor, kimler ne istiyor” noktasında, okuru bile bilgilendirmekte geç kalıyoruz, güçlük çekiyoruz?..
Bu  duruma, içimizdeki fırtınalarında eklendiği ve büyük tsunamilere dönüşen, her gün bizlerden büyük parçalar koparan fırtınalar altında, “bu sistem içinde yaşamak, cambazlığı gerektirir hale getirmişse”, vay halimize!

YARIN KEŞKE DİYİCEKLERİMİZ?
Bakınız, bu ülkenin en saygın kurumu, gözbebeğimiz, “Peygamber Ocağı”dediğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)kurumunda, yıllarca bu ülkeye hizmet eden, yüksek rütbeli emekli subaylarımız, “28 Şubat süreci” nedeni ile 80 Yaşında gözaltına alınıp, hapse tıkıldı!
Ne oldu?
Mahkeme devam ederken, yaşlı ve hasta olanlardan bir ikisi evlerine gönderildi ve içeride kalanlardan emekli askerimiz Vural Avar hapishanede hayatını kaybetti!..
Ne acı bir durum?
Yıllarca memlekete, vatana hizmet et, bu acı sonla karşılaş!
Bunlar, “elbette yarın keşke “ diyeceklerimizden!
Yıllarca ülkene hizmet et, birbirinden farklı başarı madalyaları, plaketleri al, sonra apoletlerin sökülsün ve sana hapisler reva görülsün?
Acı ama yaşanılan gerçek bu!
İnşallah ders alınır, hakkı teslim edilir!?

VİCDANLAR RAHAT MI?
Bu noktada, “adalet vicdanları” nasıl sızlamasın?
Peki, ne demişler?
“28 Şubat “ sürecinde, iktidarı devirmeye kalkmışlar?
Bir diğerleri de bu memleket, bu vatan, bu topraklar, bu bayrak, bu millet için “Montre Antlaşması” için “namusdur, vatandır” diyerek, siyasi iradeye, bir bilgi metni hazırlayarak, kamuoyu ile paylaşmışlar..
“Vay sizi” gidiler denilerek, bu yaşta bile, büyük sorumluluk zırhı altında, “ülke için yine birşeyler yapmak adına, böyle bir metin hazırlayanlara” ne yaptık?
Hapse tıktık!

FETÖ GÜRUHUNUN TAHRİBATI?
İşimiz bu ya, yapıcı eleştiri yapanları, uyarı metinleri hazırlayanlar için beklenen son, doğru gözaltına ve hapse?
Maalesef, ülke genelinde “FETÖ denilen güruhun yaptığı tahribatı” bilmeyenimiz mi var?
Peki, bu güruh, bunu tekbaşına mı yaptı?
Hayır!
Peki ne oldu?
Bir “17-25 Aralık” notu düşüldü ve sonra herkes aklandı, paklandı!
Unutuldu, gitti öyle mi?
Kumpasların ardı, arkası kesilmiyor!?
Fakat, insanımız bunları görmezden gelmiyor, bir kenara not ediyor biline..
Zamanı geldi mi, bu millet bütün bunların cevabını, sandıkta verir elbet!
“Hile ile değil, tuzak kurmakla değil,  kin ve öfke ile değil, ihtirasla değil”, önüne sandık geldiğinde, sandığa gider, gereğini yapar,bu millet..
Bu Millet, bunu kaç kez yaptı biliriz!
Bu aşamada söylenecek, yazılacak, o kadar çok sorunumuz var ki?

HELALLEŞME VE KUCAKLAŞMA?
Türkiye’nin gerçekten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi,” bir helalleşmeye, kucaklaşmaya” ihtiyacı var..
Bu öfke, bu kin, bu gidiş, bizi hasta değil, yıkar, bitirir!
O nedenle siyaset kurumu, “artık ayaklarını yer basmalı, ülkeyi sağ salim seçimlere götürmeli ve bunun için uygun ortamı” hazır etmelidir..
Toplum iyice gerildi!..
Öfke doruk yaptı!..
“Kindarlık ve dindarlık” bağlamında ayrışma gittikçe büyüyor!..
Dişler ve yumruklar sıkıl!ı..
Bu durum, topluma da kötü yansıyor!..

ADALET TERAZİSİ?
Kimse,” adalet terazisini” beklemiyor?
“Silahlar çekiliyor, sopalar, satırlar elde, kafa, göz kaş yarılıyor, herkes kendi adalet biletini kesiyor, sataşmalar, ağır sözler, dozunu aşan eleştiriler”, bu bağlamda, ürküntü ve endişe yaratmaya devam ediyor..
Üzülerek ifade edeyim ki, seçim sathına girdiğimiz şu günlerde, tansiyonun dahada artacağını söyleyenler yok değil!?..
Bu gidişatın, nereye varacağı konusunda belirsizlikler, insanımız tarafından da, sıkça dillendirilmeye başlanması ürkütücü?

KADIN VE BAŞÖRTÜSÜ SİYASETİ?
Bir diğer tarafta ise, hala “başörtüsü” üzerinden, kadınların kapatılması, kara çarşafa sokulmasından medet umulmasıdır..
Bu yüzdendir ki, “iktidarın karnesini, anlayışını iyi bilenler,  siyasi iktidarın samimiyetine” güvenmiyor!?..
“Başörtüsü” gibi bir simgenin, “Anayasa oylamasına” dönüştürülmesi, şimdiden büyük korku ve endişeleri de beraberinde  getiriyor..
“Taliban ile bir farkımız yok” diyenler, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına, anayasal haklara, evrensel değerlere karşı “başörtüsü” konusunu yasaları, siyasetlerine alet etmemesi en büyük temennimizdir..
Zira sokakta, kadınların tepkisi büyük..
İran’daki gelişmeleri takip eden kadınlarımızın, “başörtüsü” bağlamında, yasal özgürlüklerinden, serbest nizamlarından vazgeçmeyeceklerini, artık yüksek telden seslendiriyorlar..

ASGARİ ÜCRET MESELESİ?
Ülkenin seçimler arifesinde, gerçekten çok sorunu var..
Bir yanda “asgari ücret” tartışmaları..
Sendikaların, hak ve hukukları peşinde koşuşturmaları..
Çiftçilerin kangren haline dönüşen sorunları..
Sağlıkta, eğitimde, sosyal hayattaki sorunlar ile ülkenin gündemi gerçekten yüklü..
Bu can sıkan olaylar karşısında, “gençlerin geleceği dışarıda aramaları”, gerçekten durumun özetini teşkil ediyor..
Artan hayat pahalılığı karşısında, emeklilerin, çalışanların, dul yetimlerin ayakta durması gerçekten zor!..
Siyaset kurumundan, artık gerçekci politikalar bekleyenler haksız değil..

MİLLET YORULDU,BIKTIRILDI?
“İnsanları sindirmek, biata zorlamak, verilenlere, alınan kararlara, onları razı etmek devri” çoktan bitti!..
İnsanımızın bozulan yaşam standardı, gelir düzeyi, refahı için her kesim, üzerine düşeni fazlası ile yapmalıdır..
Zira başka Türkiye yoktur..
Bu aziz, yüce Milleti, bu kadar çok yormanın, canından bezdirmenin alemi mi var?
Bu Milletin evlatlarını, “hak, hukuk, adalet” diye bağırtanların kulakları sağır mı?
Bu Türkiye için de, herkes, her kesim,” elini taşın altına” koymalıdır..
Bir yerde buluşmanın, uzlaşmanın zamanı gelmedi mi?
Bunda mecburiyet olduğu gerçeğini ne zaman anlayacağız?
Ne zaman, “bu kısır döngü siyasi tartışmalardan” kurtulup, “mutlu, güzel yarınlar için el ele, gönül, gönüle” vereceğiz?
Bu millet, bunu fazlası ile hak etmiyor mu?
Bir düşünün hele?
Yusuf Cinal yazıyor, 21 Aralık 2022 Brüksel