Günümüzde çocuklar doğdukları ilk andan itibaren ekran ve teknoloji ile tanışıyor. Bunun olumlu pek çok etkisi olabildiği gibi zararlı pek çok etkisi de var. Bu zararlı etkilerden korunmak için çocuklara ekranı tamamen kısıtlamak mümkün değil, aynı zamanda uygun da değil. Çünkü onlar bizim aklımızın belki de alamayacağı bir gelecekte yaşayacaklar.
Burada hassas bir denge devreye girmeli, ne çok ne az. Çünkü hiç dersek “matbaa şeytan icadı” diyenlerden farkımız kalmaz ve böylesi bir eğitsel desteği kaybetmiş, geleceğe uyum sağlamalarını geciktirmiş oluruz. Ancak bu dengeyi çocuk tek başına düzenleyemeyeceği için yine işin büyük kısmı ebeveynlerin sırtında olacaktır.
Ebeveynlerin bu konuda sıkıntısı büyük. Çünkü nasıl yapacağımızı gerçekten bilmiyoruz. Günümüzün ebeveynleri yani bizler analog çocukluk çağını deneyimledik. Yani sokaklarda koşup oynadığımız, ağaçlara tırmandığımız bir çocukluğumuz oldu. Bu yüzden bu konuda uygun ve olması gereken ile ilgili çok fazla fikir, deneyim ve bilgiye sahip değiliz. Bu yüzden dijital çağda çocuk büyütürken örnek alabileceğimiz bir çocukluğumuz, bu konuda soru sorabileceğimiz büyük ebeveynlerimiz yok. Bilimsel çalışma yapıp değerlendirecek kadar da deneyimimiz yok.Yine de şunu net olarak söyleyebiliriz ki ekran kullanımının süre ve içerik bakımından sınırlandırılması gerekir.
Ekran birçok görsel ve işitsel uyaranı aynı anda ve eğlenceli bir şekilde çocuğa sunar. Uygun şekillerde ve miktarda kullanılırsa bu uyaranlar ve en önemlisi eğlenmek çocuğun öğrenmesini kolaylaştırır. Kendi ebeveynlik deneyimlerim de ekranın doyurucu, keyifli ve eğitici olarak kullanılabileceği yönünde oldu. Örneğin küçük kızımın merak ettiği bir şeyi bunun cevabını bilmiyorum diyip bırakmak zorunda kalmadım. Birlikte araştırıp öğrenebiliriz diyebildim. Sonraki öğrenme aşamalarının ekranla ne kadar kolay ve keyifli olabildiğini onunla birlikte öğrendim. Bu çocukların bizim neslimize göre sorgulamayı sürdürmelerini destekleyen bir şans bence.
Ancak günümüz dünyasında ekran yararlanılacak bir materyal olmaktan öte çoğu evde bakıcı ya da oyuncak konumuna geçmiş gibi görünüyor. Özellikle okul öncesi döneme baktığımızda bunun olumsuz etkisini çok net görüyoruz. Eskiden ebeveynlerin oyunlar, şarkılar aracılığıyla çocukla aralarındaki ilişkiyi de geliştirdikleri yemek saatleri vardı. Bu ritüel artık birçok evde yerini ekranın kolaylaştırdığı görev tamamlama seansına bırakmış durumda. Oysaki beslenmek ilk doğum anından itibaren çocukla bakım veren arasındaki duygusal bağı geliştiren ve gelecekteki ebeveyn- çocuk ilişkisi için de öngörücü bir eylemdir.
Ya da teknoloji çocuk ağladığında, sıkıldığında, ebeveyn kendine zaman ayırmak istediğinde ağzına tutturulan bir emzik gibi kullanılıyor. Bu şekilde geçiştirilen çocuk öfke, üzüntü, can sıkıntısına sabretmeyi, bu duygularla baş etmeyi öğrenme şansını kaybetmiş oluyor.
Özellikle 0-2 yaş döneminde ekranın çocuklar üzerindeki zararı büyük gibi görünüyor. Çocukların dil gelişimi için, İngilizce öğrenmesi için videolar çizgi filmler üretildi. Ama bazılarımız bunun ne kadar zararlı olduğunu çok acı bir şekilde öğrendi. Bu şekilde yoğun ekran maruziyeti ile gelen sayısız otizm vakası takip ettim. Diğer taraftan yapılan çalışmalar 0-2 yaş döneminde teknolojinin öğrenmek üzerine de etkisinin çok daha az olduğu yönünde.
Erken dönemlerde sadece çocuğun baktığı ekran değil, bulunduğu ortamdaki ekranın devamlı açık olması da sıkıntılıdır. Çünkü çocuğun dikkatini sürekli çelen, oyunu sürdürmesini engelleyen devamlı görsel ve işitsel bir uyaran mevcut. Diğer taraftan ebeveynin ilgisi, çocuk ile konuşurken kullandığı kelime sayısı ekran ile ilgilendiğinde çok azalmaktadır. Erken dönemde çocukla iletişim kurarken kullandığımız kelime sayısı dil gelişimi ve gelecekteki öğrenme süreçleri açısından çok önemlidir.
Tabi ki bu süreçte her iki ebeveynin çalışması, ebeveynlerin yoğun çalışma temposu, günlük hayatın stresleri, büyük ebeveynlerin uzakta olması (bu yüzden sosyal desteğin azalması), komşuluk ve arkadaş ziyaretlerinin azalması, çocuk ve arkadaş sayısındaki hızlı azalmanın etkisi tartışılmaz. Ancak yetişkinlerdeki ekran bağımlılığının etkisini de yok sayamayız.
Kısaca teknoloji mükemmel bir nimettir, ancak faydalanabilene…