‘’Bey, duydun mu su bitiyormuş. Suları keseceklermiş. Vay bu başımıza gelenler vay! Ne edeceğiz şimdi?’’

Elinde gazetesi pür dikkat okuyan adam gazeteyi buruşturarak katladı. Kadına sert bir bakış attı.

‘’Hanım inanma bunlara. Yalan dolan bunlar. Her söylenene inanma. Hökömetimiz, devlet babamız getirir bize suyu. Devlet babamız susuz bırakır mı hiç çocuklarını? Ha bizim köyün dereleri, şelaleleri şakır şakır akar durur, gerekirse çekerler suyu oradan ta buraya ne susuzluk sorunu kalır ne bir şey. Gavurların uydurmaları bunlar. Ülkemiz cennet cennet her yeri su, maden ve orman. Gavurların haberleri bunlar.’’

Kadın televizyonu kapattı ve bir şey demeden mutfağa gitti. Bulduğu boş plastik şişelere su doldurmaya başladı. O sırada adam buruşturduğu gazetesini düzeltip okumaya devam etti. Gazeteyi okurken ‘Helal be aslanım’, ‘İşte böyle’ gibi sesli ama kendi halinde gürültüsüz cümleler kurdu. Kadın suyu doldururken bu sesleri duydu. Bir iç çekti. Susuz kalma tehlikesi onu çok tedirgin etmişti. Nasıl yemek yapacaktı? Ne içeceklerdi? Nasıl temizlenecekti? Her yeri hastalık saracaktı. Şimdi köye dönelim dese adam karşı gelecekti. Kızacaktı. Günlerce bu konu üstüne bağırıp duracaktı. Ona bir keresinde geçinemiyoruz köye mi dönsek dediğinde adam günlerce esip gürlemişti. Canı çıkmayasıca, keçi gibi inatçı ne dese sinirleniyordu.

Adam sessizce mutfağa geldi. Kadını su doldururken ve kendi kendine söylenirken buldu. Biraz durdu ve kadını dinledi. Söylenmelerinden hiçbir şey anlaşılmıyordu.

‘’Hanım ne yapıyorsun?’’

‘’Birkaç şişe su dolduruyorum. Ne olur ne olmaz. Yarın öbür gün sular kesilirse en azından lazım olur.’’

‘’Hanım, kapat suyu boşa harcama. Kimler sokuyor sizin aklınıza bu düşünceleri? Öyle bir şey yok. Bakma bu televizyonlara sen. Onların sahipleri gavurlar. Seni korkutmak istiyorlar. Böyle böyle korkutup seni güçsüz olduğuna inanmanı sağlıyorlar. Heç su biter mi ya? Görülmüş mü böyle bir şey? Hele bu topraklarda? Güler geçerim. Sen bırak su doldurmayı da kendi işine bak. Bende çıkıyorum. İşe gideceğim çalışayım biraz.’’ diyerek evden çıktı.

   Birkaç gün evde su konusu açılmadı. Haberleri izlerken kadının açtığı kanalda suyun biteceği konusunda uyarılar yapılıyordu. Adam kanalı değiştiriyor başka haber kanalı açıyordu. Adamın açtığı haber kanalında ise, ülkenin zenginlikleri, güzellikleri, diğer ülkelere karşı güçlü yönleri anlatılıyordu. Adam da keyiflendikçe keyifleniyordu.

    Bir sabah uyandılar. Kadın mutfağa adam da elini yüzünü yıkamaya banyoya gitti. Klasik bir sabahtı. Kahvaltılarını ettiler adam işe gitti, kadın da biraz evi toparlayıp, arkadaşlarıyla buluşmak için evden çıktı. Kadın akşamüstüne doğru eve geldi. Dolaba baktı ve dünden kalan yemeklerin bu akşam için yeteceğini düşündü. Eşini beklemeye başladı. Onu beklerken televizyonu açtı ve yaşanan kuraklık sebebiyle su kesintilerinin an itibarıyla başladığının haberini izledi. İçine taş oturdu. Sonrasında da ne yapacağını ne edeceğini düşündü ama bir şey gelmezdi elinden. Hemen suyu kontrol etti ve haberlerin dediği gibi kesilmişti. O sırada adam işten eve geldi. Ayaküstü günün nasıldı konulu bir konuşma gerçekleştirdiler ve adam çok yorgun olduğunu hemen bir duş yapıp yemeğe oturacağını söyledi. Kısa bir süre sonra adam bağırarak banyodan ‘’Hanım sular akmıyor. Doldurduğun sulardan getirsene biraz. Sen mi kestin yoksa suyu?’’ dedi. Kuraklıktan da kadını suçlu tutmaya çalıştı.