Sorgu odasına oturtuldu. Karşısında kocaman bir ayna vardı. Aynanın yansımasından arkasında ayakta duran takım elbiseli adamı görebiliyordu. Bir tek sorun vardı, adamın yüzü net gözükmüyordu. Aynaya bakmaya devam ederken adam ‘’Ya hepimiz öleceğiz ya da bazılarımız ölecek. Artık konuş ve her şeyi itiraf et.’’ dedi.
Şaşkınlığını saklayamadı. Bir şey bilmiyorum deyip geçiştirdi. Arkasında duran takım elbiseli adam ona doğru bir adım daha attı ve bağırarak ‘’Konuş!’’ dedi. O bir şey bilmediğini yineledi. ‘’Yanlış adamı aldıklarını ve neyden bahsettiklerini bilmediğini.’’ söyledi. Üstüne de ‘’Ben kimseyi öldürmem ya da ölmesini istemem.’’ diyerek ekledi. Takım elbiseli adam bu sözlere ikna olmadı ve ona iyice yaklaşarak arkadan kafasına bir yumruk indirdi. ‘’Şiddete başvurmamız gerekiyor herhalde seni konuşturmak için.’’ dedi. Yumruğun etkisiyle kısa süreli bir baş dönmesi yaşadı. Tam bu baş dönmesi geçerken bir yumruk daha yedi ve bayıldı.
Gözlerini açtığında yine aynı yerde oturuyordu. Aynadan arkasındaki yansımaya baktığında takım elbiseli adam yoktu. Odada yalnız olduğunun farkına vardı. Bu onu biraz olsa da mutlu etti. Ne kadar baygın kaldığı konusunda da bir fikri yoktu. Belki de uzun saatler boyunca baygındı ve onu buraya getirenler uyumak için gitmişlerdi. Her şey olabilirdi, fakat ortada bir gerçek vardı. O bir şey yapmamıştı. Farkında olmadan bile karınca ezmemişti ama şu anda bu sorgu odasında oturuyor ve birilerini öldürme suçuyla sorgulanıyordu. Bu düşünceler içerisinde boğuşurken kapı açıldı. Ayna camdan yansımasına baktı ve takım elbiseli adam tekrar içeri girdi. ‘’Ayıldın demek. Artık bize gerçekleri anlat ve buradan seni mahkemeye sevk edelim. Bizi de yorma kendine de daha zarar verdirme.’’ Diyerek ellerini göğüs kafesinin üstünde birleştirdi ve cevabı dinlemek için duvara yaslandı. ‘’Bir şey bilmiyorum. Neyi kastettiğinizi anlamıyorum. Dövecekseniz dövün ama ben kimseye bir şey yapmadım. Ben masumum.’’ Dedi. Sonrasında da aklına ben masumum diyen kişilerin genelde suçlu olduğu aklına geldi. Acaba bunu söylemese miydim diye içinden geçirdi. Artık kafasına aldığı darbenin etkileriyle mi yoksa içinde bulunduğu sorgu odası psikolojisiyle mi böyle düşüncelere daldığını bilemiyordu. Kendi kontrolünü kaybetmişti.
Bir süre sorgu odasında sessizlik sürdü. Ne o konuştu ne de arkasında duvara yaslanmış ve ayakta duran takım elbiseli adam. Sessizlik o kadar sürdü ki acaba bu bir konuşturma taktiği midir diye düşündü. Ama ne konuşacaktı? Ne anlatacaktı? Sabah kalktığında arabasına giderken koluna giren iki kişi tarafından alıkonulmuştu. O kaçırıldığını sanıyordu ama işin aslı farklıydı. Bir de adamın söylemi kulaklarında yankılanıyordu: ‘’Ya hepimiz öleceğiz ya da bazılarımız ölecek!’’ ben ne yaptım da herkesi öldürebilecek bir güce sahip olduğunu düşünmeye başladı. Acaba aradıkları kişiyle bir isim benzerliği ya da surat benzerliği mi var diye düşündü. Buradan sessizliği bozmak istedi. ‘’Aradığınız kişiye benziyor olabilirim ya da isim benzerliğimiz olabilir. Ben aradığınız kişi değilim.’’ Diyerek bir kez daha şansını denedi. Takım elbiseli adam cevap vermedi. O kadar sessiz ve hareketsiz duruyordu ki ayna camından yansıması olmasa odada tek olduğunu düşünecekti. Ne dediyse ne yaptıysa olmadı. Takım elbiseli adam sessizce odadan çıktı gitti. Uzun süre oda da tek kaldı. Uyuya kaldı ve yine uyandı. Herkes öldü o orada kaldı.