İnsanoğlunun günden güne doğaya karşı acımasız tahribi artarak devam etmektedir. Kuraklıkların yaşanması, düzensiz yağışlar, iklimlerin değişmesi ve çeşitli çevresel afetler bu nedenle giderek artarak devam etmektedir.
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili, akarsular, göller bakımından da oldukça zengin bir yapıya sahipiz. Fakat bunları korumada, kollamada ve kullanmada birçok eksiklerimiz bulunmaktadır.
Yıllardır geçtiği bölgelere can veren, bereket taşıyan Sakarya Nehri bugünlerde adeta can çekişir durumdadır. Son zamanlarda fabrika atıklarının, şehrimiz için çok önemli bir yere sahip olan Sakarya Nehri’ne atılması sonucunda balık ölümleri gerçekleşmektedir. Bu konuyla ilgili her geçen gün şok edecek manzaralar ile karşı karşıyayız. Durum bu şekilde göz yumularak geçilirse nehrin geleceği tehlike altındadır. Şehrimizi yönetenler, bu duruma neden olanlarla ilgili hangi işlemleri yapmışlardır?
Duyarsızlık devam ederse, filmlere konu olmuş, adına şiirler yazılmış, efsanelerle dolu geçmişşe sahip olan nehrimiz birkaç yıla yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Nehire atılan fabrikaların kimyasal atıkları tarıma da ciddi manada zarar vermektedir. Nehirle sulanan tarım ürünlerinin insan sağlığını da bozacağı düşüncesindeyim.
Konu üzerinde, kamuoyunda sanki çok önemli değilmiş gibi bir algı oluşturulmaktadır. Aslında konu önemli ve ciddidir. Doğal hayatın devamını sağlayan ana unsurlardan biri olan su bu kadar önemli iken, doğal dengenin bozulmasına yol açacak şekilde su kirliğinin oluşmasını normal karşılamak kabul edilebilir bir durum değildir.
Sakarya Nehri havzası hiçbir enerji, sanayi, maden ocağı üretimi adına feda edilmemelidir. Sakarya Nehri havzası günübirlik siyasi amaçlar doğrultusunda heba edilmemelidir.
Sakarya’nın geleceği ile ilgili en önemli sorunların başında doğaya verilen zararlar gelmektedir. 1641 yılında ilimizden geçen Evliya Çelebi Sakarya’dan bahsederken Ağaç Denizi tabirini kullanır, Sapanca gölünün berraklığına değinir ve gölde seksene yakın balık çeşidinin bulunduğunu anlatır. Günümüzdeki değerlendirmeleri siz değerli okurlarıma bırakıyorum.
Nasıl diyordu üstad Necip Fazıl “Bir yanda akan benim diğer yanda Sakarya…” günümüzde ise yok olmakla karşı karşıya kalan bir Sakarya…
Yazıma güzel bir Kızılderili Atasözüyle son vermek istiyorum.
“Son ağaç kesildiğinde, Son nehir kuruduğunda, Son balık avlandığında, İşte o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız”