Aklını, sağduyunu, sevgini, sabrını koru Sakaryalı!.. Çünkü, Siyaset, başımıza bu gidişle olmaz bela çorapları örmeye doğru hızla gidiyor…
Bu bir FITRAT değil… Bu gücü 80 milyon insan hiçbir Allah Kulu’na, hiçbir Zümreye vermemeli. Şimdi, garip bir siyasi bocalama paniği yaşanıyor. Herkes ile ve her yol, Gücü Kaybetmemek için deneniyor; Allah hepimizi korusun!..
Çocuklarınızı, içeride-dışarıda, savaşa sürükleyecek her siyasal tuzaktan N’olur sakının!. Tarih, benzeri sayısız örneklerle dolu…
MHP ve CHP, şu anda iç ve dış tuzakları önleyebilecek en büyük siyasi güç. Siyaset ağzı; zamanında, dozunda, silahsız, küfürsüz, tekme tokatsız kullanılmalı. Ama, eleştirel duruşlar da, çok net, çıkarsız, ödünsüz ve sert koyulmalı…
Ülkeyi Yönetenler; kendilerini ve çocuklarını en küçük bir tehlikeden bile koruyabilir. Onlar, akıl almaz servetlere mal olan koruma çemberinde yaşarken;
SENİN-BENİM çocuğuma hiç kimse:“ Vatansever gençlerimiz ülkeleri için şehitlik mertebesine koşmaya hazır.” ajitasyonu yapmasın...Yaparsa; Gazzeler’e gidecek gemiye, ilkin kendisi, ya da çocukları binmeli...
Halk oyu, artık Tek Parti İktidarı istemedi…Ama, O halk iradesi bile yok sayılır gibi. Muhalefete, Hükümet kurma fırsatı verilmeli…Verilmezse; bu, bir anlamda, “ Devlete el koymak !” gibi bir şey deniliyor!..
Halk, Erken Genel Seçim istemedi!..Bunu dayatan Kim?..Bunlar olursa;
Halk; Hakkın, Hukukun yok sayıldığı bir ülkede; hukuktan, suçtan, hesap vermekten, saygı sevgiden uzaklaşmaz mı? Siyasi Partiler hülle hile ile Demokratik İtaatsizliğe girerse bu itaatsizlik ortamı doğal sanılmaz mı?
Şehir yaşamında somut görüntüleri izleyin. Çağdaş demokrasilerde, Halkın yaşamı Hukuk ve Adalet’in güvencesindedir. Siyaset, Yandaş yaşamını KENDİ Koruması-Himayesi altına alabilir mi? O gün, O Toplumda tuz bile kokmaz mı?
İşte, sokak!..Kimse suç ve cezadan korkmuyor!..Hayatımızda soaklarda hiç bu kadar eli tabancalı, bıçaklı insan gördük mü? Hiç bu kadar sokakta öldürülen kadın gördük mü?..Bir kaç bin lira alacak için; hiç bu kadar çok esnaf arkadaşı, akrabayı öldüren halk olduk mu?
Pazar günü 15-20 dakika içinde sokakta neler gördüm?.. Ölüm artık her an burnumuzda; anlayan Sakaryalı anlasın…Ve, çoluk çocuklarına sahip çıksın!..
Suç ve ceza nerede?..Adam direksiyonda çıldırmış; kamyonla, tırla otomobil, bisiklet, yaya kovalıyor. Öbürü arabayla, yolun sağ dışına ve 30-40 santim yüksekteki kaldırıma çıkmış; tozu dumana katarak, sağdan geçip gitti…
Kimse; hukuk ne der? Yakalansam cezam nedir, demiyor artık. VE, Çözüm; Siyaset Panikteyken; Halkın bütün sabrı ve aklı ile hayata sarılmasında...
Bir kısım tuzu kurulara sözüm yok; hiçbir zamanda olmadı; Sözüm Siyaset Üstü tertemiz halkımıza…
TOKİ BİLE YAPSA; SAKARYA NEHRİ HAVZASI VAHİM TEHLİKEDİR
Bu yazıyı, “ 17 Ağustos Depremi’nde enkazdan çıkmış bir şehirli olarak !” yazıyorum… Bu şehrin Deprem Tarihi’ni O Felaket sonrası yazan çok oldu.
Ama yine de, işimize geldiğinde, çıkar için gerçekleri ters yüz etmekte üstümüze yoktur… Örnek mi?
TOKİ’nin, kendi müteahhitlerine yaptırdığı inşaatları kim denetliyor diye sordum. Bin tane cevap verilir; peki bu şehirde kaç kişi kefil olur?..
Zor tabii…Ben Sakarya’da, “ TOKİ’nin Erenler Kentsel Dönüşüm Projesi nerede, nasıl bir zeminde yapılıyor?” diye sorsam; sayısız cevap veren çıkar. “Zemin etüdü sonuçları nasıl?” desem, ona da cevap çoktur…
Bugün 17 Ağustos ve doğal olarak, Sakaryalılara Sakarya’yı yazmak benim de en doğal yazma hakkımdır…
Sakarya’yı Yönetenler son yıllarda harika Kent Tarihi kitapları yayımladı. Sakarya’da, Sakarya Nehri’nin Sel Felaketleri deprem kadar yıkım yapmıştır…
Şehri Yönetenler; TOKİ’nin yaptığı Yeni Atatürk Stadı arazilerinin ve Erenler Kentsel Dönüşüm alanlarının O sel felaketleri ile ne kadar etkilendiğini de tarihçi arkadaşlara hazırlatsın!..
Oralar, Sakarya Nehri kenarına O setler yapılmazdan önce, nehir taşkın alanlarıydı…Nehir yatağının ve çevresinin zemini hiçbir şeye benzer mi?
HES yaptık : -) Kuşkusuz, HES yapmak için, TOKİ Konutları’ndan daha güvenilir ve detaylı zemin etüdü hazırlanmıştır…
Peki; O HES bile zemine batmadı mı?.. O araziler nehrin getirdiği dolgu-alüvyon!.. Yine O zeminde binalar yatabilir, batabilir…
Haaa, “ Binlerce kazık çakılır, zemin harika olur!” denecek. Gölcük’te, Koç, FORD Fabrikası’nı yapmak için deniz kenarında ne kazıklar çakmış ?..Peki, 17 Ağustos’ta O kazıklar Ford Fabrikası’nın toprağa batmasını önlemiş mi?
Yazımı başka bir hatamızla bitireyim: 17 Ağustos 1999 sonrası, kaçak göçek işlerle bu İl’in nüfus artırmasına izin vermemeliydik!..İkiye katlanan nüfus ev alma yarışına girmese;
Kimse, bu şehirde ve olur olmaz her yerde çok katlı konut yapma serveti için çırpınmazdı…Çağdaş Şehir Büyümesi ve Gelişmesi de asla böyle değildir…