Bizim esnafımız kadar çevre düşmanı, bilinçsizce çöp atan esnaf görmedim ben. Akşam saatlerinde resmen caddeye, sokağa çıkamaz oluyorsun. İşten çıkıp, şöyle bir nefes alalım, gözümüz, gönlümüz, içimiz açılsın diyorsun, sokağa çıktığını bin pişman evin yolunu tutuyorsun.
Ankara Caddesi’nden bir başlıyor, şehrin en işlek caddesi olan Çark Caddesi, Dar Sokak, İtfaiye Caddesi, Katlı Pazar Sakağı çevresi resmen leşşşş.
Esnaf çöplerini yolun ortasına, ağaç kenarlarına, duvar diplene çıkarmış. Hele birde lokanta çöpleriyse yanından geçemezsin. Ya kardeşim insanda biraz görgü, biraz çevre duyarlılığı olur. Poşetlerin ağzı açık, rast gele atılmış. Yemek atıkları olduğu gibi sokakta. Çöp suları etrafa yayılmış. Kokudan yanından geçemiyorsun. İnsan olan insan, o yemek atıklarını, sularıyla attığı çöplerini sağlam kalın poşetlere koyar, ağzını da bir güzel sıkı sıkı bağlayıp, öyle sokağa bırakır. Temizlik görevlileri de gelir, temiz temiz etrafa döküp saçmadan o çöpleri alır, etrafta da ne koku olur nede çevre kirliliği…
Sen sulu sulu çöp poşetinin ağzını açık olduğu gibi ortaya atacaksın. Hadi temizlik görevlisi gariban işçi geldi bi şekilde dağılan çöpleri elleriyle toplayabildiği kadar topladı. Ya orta yere sızan o çöp suları ne olacak? Biraz insaf… O işçilere de yazık değil mi? Hadi işçileri düşünmedin ya ekmek yediğin teknenin önü… Bu aynı yemek yediğin kapa pislemek gibi bişey…
Bu şehirde caddeler deterjanla yıkanmıyor. Yağmurda yağmıyor ki doğal yoldan yıkansın. O attığın çöplerden sızan pis sular olduğu yere yapışıp kalıyor. Onun etrafa verdiği pis kokuyu bütün gün sende soluyorsun be kardeşim.
Adapazarı Belediyesi’nin yerinde olsan, çöp toplama ekibiyle birlikte birde zabıta ekibi görevlendiririm. Cadde üzerinde o gelişi güzel çöpleri ortalığa atan esnafa ceza yağdırırım. Bakın bir daha çöpler sağlıksız poşetlerle rast gele ortalığa atılıyor mu?
EVİNDEN EKMEK ALMAYA ÇIKMIŞTI!
Evinden sabah ekmek almaya çıkmıştı. Evde kahvaltı sofrası kurulmuş onu bekliyordu. Serseri bir kursun, kaldırımda yürürken kalbinin tam orta yerine geldi saplandı. 61 yaşındaki Yaşar Panga yol ortasında can verdi…
Hayat ne kadar ucuz değil mi? Evinden çıkıyorsun, serserinin birinin keyfi uğruna canından oluyorsun. Bu nasıl bir dünya, bu nasıl bir ülke, bu nasıl bir şehir, bu nasıl bir adalet ki, herkesin elinde bir silah sokak ortasında takır takır saydırıyor, buna da bir dur diyen çıkmıyor. Takii birinin canını alana kadar.
Bu şehrin emniyeti, jandarması ne iş yapıyor? Bu şehrin hakimi, savcısı yok mu? Bu şehir bu kadar sahipsiz mi? Evet sahipsiz…
Bu şehirde emniyet, jandarma, hakim, savcı işini yapmış olsa hayat bu kadar ucuz olmazdı…
Adalet işlese, cezalar caydırıcı olsaydı, insanlar ellerine silah almaya korkar, ulu orta magandalık yapmazdı. Yaşar Panga’da evine ekmeğiyle döner, ailesiyle kahvaltısını yapardı.
Düğünler, sünnetler, asker uğurlamaları elimize silah almadan yapılan cemiyet cemiyetten sayılmıyor mu? Mutluluğumuzu neden acıya boğuyoruz silahla…
Buna artık bir dur diyelim. Toprağa canları değil, silahları gömelim…