Sevgili okurlar,
Üzülerek ifade edeyim ki, “gazetecilik mesleği” Türkiye’de, meslek etik kuralları çerçevesinde tam oturtulmuş değildir..
Matbaanın gelişi, ilk gazetenin çıkarılışından bu yana, geçen zaman dilimi içinde, teknolojik gelişmeler paralelinde “gazetecilik” konusu daha iyi irdelenmeli ve bu “mesleğe” adım atacaklara, “daha iyi, daha güzel ve daha dogru meslek ilkeleri, ahlakı ve idraki “ anlatılmalıdır..
Lise yıllarımızda, “harçlıklarımızı feda ederek, satın aldığımız gazetelerdeki habercilere, yazarlara imrenmek, onlar gibi olmak hayalleri, bugün kaç gencimizde var”, sanıyorsunuz?

KİMDEN YANASINIZ?
Maalesef, ulusal basında yer alan habercilerimiz, yazarlarımız o hale getirildiler ki, “artık onların yazdıklarına inanmak” konusunda, teredüt edenler kadar, bu kesim kalemlere inanmayanların, ne kadar haklı olduğunu yazılanlara, söylenenlere, paylaşılanlara” bakılarak söylenebiliyor!
Ya iktidardan yanasınız?
Ya muhalefetten yanasınız?
“Arada, derede kalanlara itibar edilmediği bu dönemde, ne habercinin, ne de yazarlığın ve topyekün gazeteciliğin” ne anlamı kaldı ki?
“Basın kartlarının dağıtımı, iktidarın önemli toplantılarına davet,
yurtdışı gezilerdeki davet ayrıcalıkları yanında, bir kesim basın mensuplarının önemli görevlere getirilmesi konusundaki tarafgirlik, haksızlıklar, anlaşmazlıklar, sorunlar..”
acaba, yeni bir iktidar değişiminde ortadan kaldırılacakmıdır?

HEDEF GÖSTERİLDİLER?
“Yazıları beğenilmeyen, iktidara övgüler düzmeyen, güzellemelerde bulunmayan, hatta eleştirel yazıları nedeni ile bu ülkede hayatlarını kaybeden gazetecilerimizi, aydınlarımızı” unutmak olur mu?
Bu mesleğin olduğu kadar, akademisyen kesiminden hayatına kastdedilen Necip Hamlemitoğlu cinayeti ve öncesinde, Uğur Mumcu’nun, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ile diğer aydınların katledilmesi bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Ya,”AK Parti iktidarı döneminde, dışlanan, birçok etkinliğe davet edilmeyen, tu-kaka edilen, ötekileştirilen, bir başka mahallenin adamı ilen edilen ve saldırılara maruz bırakılan gazetecileri” hangi kefeye koyacağız?
Siyaset öyle evrildi ki, “bizden olanlar, bizden olmayanlar” noktasında, basın ilan kurumu ilanlarının dağıtımında bile ayrımcılıkların yapıldığını bilmeyen yok!

KIZILCIK SOPASI?
İyi niyet anlayışları ile oluşturulan ve adına “RTÜK”(Radyo Televizyon Üst Kurulu) denilen kurumun ne hale geldiğini, getirildiğini, basının üzerinde bir “kızılcık sopası” gibi durduğunu, artık küçük çocuklar bile biliyor!
Yani, neresinden bakarsanız, bakınız,”şu bizim mesleğin geleceğinden umudu olan” kaldı mı bilmem?
İşte, son olarak teknolojik gelişmelere paralel olarak, çıkarılan “dezenformasyon yasası” bağlamında, bir kesim siyasilerin samimi olmadığı gerçeği ile karşılaşmadık mı?
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in, önceki gün açıkladığı “Ebabil Kuşları Trolleri” ile bir kez daha irkildik?
Daha önceden yapısını bildiğimiz, ”Pelikan” oluşumu hala sırrını koruyor?
Bütün bunlar “FETÖ” yapılanmasından kalan uygulamalar olduğunu, iktidarın da bu silahlara sarıldığını söyleyenler haksız değiller!..

PELİKAN, EBABİL KUŞLARI?
Üstelik bu yapılanmaların,”siyasi ayrıcalıklarla, devletin imkan ve kabiliyetlerinden yararlanır hale getirilmesi, korunması ve bunlara, bu aziz milletin vergilerinden oluşan paraların akıtılmasını”, kim, nasıl izah edecektir ki?
Yani burada da mı, “biz yaptık olduk bitti” anlayışı geçerli?
Bunları bilmek, öğrenmek, her vatandaşımızın hakkı olsa gerek?
O nedenle, iktidar ve yetkililer bu ortaya çıkarılan “Palikan ve Ebabil Kuşları” yapılanmaları ile ilgili, daha aydınlatıcı bilgiler paylaşmalıdırlar ve gereken adli kovuşturma açmalıdırlar!
Öyle ortaya çıkıp, “yalan bunlar, hezeyan bunlar” demekle bu işler kapatılamaz?
Adı geçen şahsın, “Bakan Danışmanı mı, Müşavir mi” olduğu noktasında, bu açıklamalar bağlamında, “devletin resmi sitelerindeki duraksamalar, değişimler, gizlemelere”, ne mana vermeliyiz?
Allah aşkına, gelinen bu noktada kime inanacağız?
HEP HEDEFTE OLDUK!
Bir gazeteci olarak, FETÖ döneminde bunları yaşamış ve hala yaşayan biri olarak, sanal saldırıların ne demek olduğunu bilen biri olarak yazıyorum..
“İnsanları karalamak, hedef göstermek, itibarsızlaştırmak, saldırılara maruz bırakmak, işinden, gücünden alıkoymak, aile içinde zor duruma düşürmek, kafa ve gözlerini karartmak” hangi insani ve siyasi değerler adlandırılabilinir ki?
Bütün bunları geçtik, “Ana Muhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun uğradığı linç girişimini, hangi saiklerle” izah edeceğiz?

ETKİ AJANLARI?
CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in açıklamalarında yerini bulan ifadelerde olduğu gibi, “halen televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde ve sana ortamda çöreklenmiş maaşlı trollerin, etki ajanlarının her akşam, sabah heyezanlarını” nereye koyacağız?
Bu şekilde, nasıl seçime gidilecek?
Bu şekilde, tarafsız, adil bir seçim ortamı nasıl sağlanacak?
Bir taraf, ”asker siyasiti alkışlamaz” diyor!
Diğer taraf, “asker başkomutanı alkışlıyor”diye işin içinden çıkıyor!

BU SARMALDAN ÇIKIŞ?
Bu sarmaldan ülke, insanımız selamete nasıl çıkar?
Bu ayrışmanın, bu dışlanmanın, bu ötekileştirmenin izlerini ülke genelinde olduğu gibi, Sakarya’da da görmüyor, hergün yaşamıyor muyuz?
Gazetecilerin, meslektaşlarımızın,yazar ve çizerlerimizin bu noktada, “daha yaşamsal hareket etmeleri” gerekiyor!
Baksanıza, “pelikanlardan sonra ebabil kuşlarımızın olması da” hayra alemet değil!
İnşallah, “bu milletin önüne sandık biran önce konur ve bu aziz millet, tüm bu olup bitenlere bakarak, adil bir karar” verir!
Ülkede, başka bir seçeneğimizin kalmadığı günışığı gibi aşikar!
Bakalım, zaman ne gösterecek?
Yusuf Cinal yazıyor, 14 Ocak 2023 Brüksel