Dönemin başbakanı demiyorum, sıkıntı olur belki.

O dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Gülen cemaati ile ilgili açık ve net söylemişti; “Ne istediler de vermedik!”

Bu ‘verme’ işleminin içerisinde KPSS gibi merkezi sınavlarda yapılan büyük hırsızlık ve haksızlıklara göz yumulduğu da 17 – 25 Aralık sonrası netlik kazandı.

Yani bir dini cemaat hükümetin izin vermesiyle KPSS ve bir dizi sınavda soruları önceden ele geçiriyor; kendi kadrolarını devletin kurumlarına yerleştiriyordu. Ve bunu da hükümet görmezden geliyordu.

Bu haksızlığa, bu kul hakkı yeme işlemine sessiz kaldıklarını o zamanlar Başbakan Erdoğan, istedikleri her şeyi verdik, itirafıyla dile getirdi.

***

Sonra gün geldi, işler bozuldu!

10 küsur yıl sonra hükümet her şeyi vermemeye, bazı noktaları korumaya karar verdi.

Tabii öncelikli korunacak noktalardan birisi de merkezi sınav sistemiydi. Yani ÖSYM’nin organize ettiği sınavlar.

Ve bu saatten sonra merkezi sınavlarda 28 Şubat sürecini aratmayan, işkenceye varan aramalar ve prosedürler başladı.

Devlet kurumunun güvenlik ve vatandaşının hakkını korumak için alacağı önlemlere söyleyecek bir lafım yok.

Ama lütfen ‘devlet’ de elini vicdanına koysun ve cevap versin; ben bir müddet önce bazı insanların bizzat senin izninle KPSS sorularına eriştiğini bilirken, senin bana reva gördüğün işkence hak mı?

***

Eğitim yaşamımın yarısı Türkiye’de, yarısı yurt dışında geçti.

Benim için Türkiye’de okumak, ÖSYM’nin her bir sınavına katılmak, psikolojik baskının en büyüğü gibi geldi hep. Ama az önce anlattığım sebeplerden dolayı son yıllarda sınavlara katılmak başlı başına bir işkenceye dönüştü.

Pazar günü yine ALES sınavına iştirak etmek için Sakarya Üniversitesi kampusüne iştirak ettim. Bu kez son derece hazırlıklıydım; yanıma hiçbir şekilde para almadım (kağıt para dahil), salt ben ve kafa kağıdım. Ama nasıl olduysa ÖSYM kriterlerine yine takıldım. Girişte kontrol yapılırken öttüm!

Göbek kısmım ‘dıt dıt’ diye ötüyordu. Akşam yediğim ıspanaklı yoğurttan olması gerek diye düşündüm. Ben umursamadım. Güvenlik görevlisi ıspanağı umursadı ama…

Aç, dedi…

Saçmalama, dedim.

Saniyelik bir sessizlik oldu…

Açtım.

Kod pantolonun düğmeleriymiş. Öyle dedi en azından güvenlik görevlisi.

Bu saatten sonra ona güvenmek zorundaydım, ön sevişmeyi bitirmiş gibiydik!

Sonra önümde çömeldi.

Aman Allahım! Sadece basit bir sınava girmeye çalışıyorum. Ne oluyor Allah aşkına!

Ayak bileklerime dokundu.

Neden? Bilmiyorum! Foot Fetish varsa demek ki adamda…

Geç, dedi!

İşi bitmişti!

Ben de içeri girdim; sınav salonuna doğru ilerledim, rahatlamış bir vaziyette!

***

Tam bu noktada müsaadenizle yazı akışına çok aykırı bir – iki kelime edebilir miyim?

Şu yaşıma gelene kadar bir baltaya sap olabilmek için bi’ dünya sınava girdim!

Yeminle, son yıllarda ÖSYM’nin düzenlediği sınavlarda gördüğüm saçmalık gibi saçmalık görmedim.

Bunu yazmak, açıklamak ne kadar doğru bilmiyorum!

Belki de bu cümlelerimden dolayı hapis yatarım, bilemiyorum. Ama yazmak istiyorum.

Zamanında MİT sınavına dahi katılmışlığım var. Ankara Yeni Mahalle’deki binanın içerisine kadar bizi kabul ettiler. Sınav yaptılar; gayet kibarca davrandılar, hepimize tek tek teşekkür edip yolcu ettiler.

Ben basit bir ÖSYM sınavında uygulanan bu aşırı güvenlik önlemini MİT binasında bile görmedim.

***

Öyle böyle sınav geldi geçti. Binadan çıkarken gözüme çarptı. Güvenlikçilerin bulunduğu alandaki masada tepeleme 1 TL’lik demir paralar bulunuyordu.

Türkiye Cumhuriyeti darphanesinde basılan bu 1 Liralarla mı kopya çekilecekti?

Rahat olun!

Artık sınavlar güvenlik altında.