Sevgili okurlarım Suriye’de Mart 2011 yılında halk ayaklanması başlamıştır. Bu olaydan birkaç ay sonra ülkemize olduğu gibi şehrimize de Suriye’li sığınmacılar gelmeye başlamışlardır. Ancak o dönemde kamuoyunda olayların kısa sürede biteceği ve Suriyelilerin ülkelerine döneceği beklentisi hakimdi. Süreç iç savaşa dönüştü ve güvenliğin bozulması ile sığınmacı akınları her geçen gün artarak devam etti.
Adapazarı’nın en eski yerleşim yerleri olan Tığcılar, Hasırcılar gibi mahalleler Suriye’den gelen göç dalgaları ile beraber en yeni yerleşim yeri olarak karşımıza çıkıyor.
Öyle ki bu mahallelerde sokak aralarında Suriyeliler tarafından açılan dükkanların kontrolü yapıyor mu? Merak ediyorum, hatta bir kontrol olmadığı düşüncesindeyim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir şahıs bu kadar kolay dükkan açıp, tabelasını asamaz iken Suriyeliler nasıl bu kadar basit dükkan açabiliyor. Yapacakları iş ile ilgili çıraklık, kalfalık veya ustalık belgeleri almaları için eğitim alıyorlar mı?
Mahallede, sokak aralarını gezdiğinizde karşılaştığınız bazı manzaralar size başka ülkeye gitmişsiniz hissi yaşatabilir. Ardı ardına sıralanan Arapça tabelalar, çevreye yayılan ağır kokular acaba yetkililer tarafından görülmüyor, duyulmuyor mu? Hiçbir denetimin olmadığı dükkanlarda toplum sağlığının da düşünülmediği gayet net bir şekilde görülmektedir.
Biz bu şehri yöneten insanlar ile aynı yerde mi yaşıyoruz? Mesela trafik ışıklarında dilenen çocukları, cami avlularında yalın ayak ellerinde bebekleri ile durup, çocuğuma süt parası diye Arapça, Türkçe yalvaran kadınları görüyorlar mı?
Tabi ki ülkelerini terk etmek zorunda kalan bu insanlara sahip çıkılsın. Suriyeli’nin fırın açıp sağlıksız bir ortamda ekmek üretmesine müsaade etmek ona sahip çıkmak değildir. Yine Suriyeli’nin üzerlerinde sinekler dolaşan ve açıkta duran ürünlerini satmasına göz yumak ona sahip çıkmak değildir. Hijyenin olmadığı ortamlarda bu insanların yaşamasına, ticaret yapmasına müsaade etmek, onlara iyilik yapmak değil aksine kötülüktür…
Şehrimize hizmet ve güzellik katmak için seçilen kişiler, şu gerçeği görmeliler şehrimiz her geçen gün güzelliklerini ve değerlerini kaybetmektedir.
Milattan önce 7.yüzyılda yaşamış bir Çinli Filozof Kuan-Tzu’nun bilinen bir deyişidir; “ Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek. On yıl sonrasını tasarladıysan ağaç dik. Yüz yıl ötesini düşünüyorsan halkını eğit” ülkemizde genel olarak tartışmalı eğitim politikası bir yana Suriyeli mültecilerin temel eğitimi konusunda elle tutulur çalışmalar yapılmalıdır.
Yazdıklarıma ek olarak, şehrimizdeki Suriyelilerin kültür ve yaşam tarzlarını görmek isterseniz
Kent Parka gitmenizi tavsiye ederim, zira birçok örnekle karşılaşmanız mümkün…