Her gün güneş gören ve havanın kapanmasını, soğumasını, yağmurun yağmasını bekleyen ve bu beklentisinin karşılığını alamayan bir çocuk kadar mutsuzum. Mutsuz olmanın inceliklerini keşfettiğimden beri mutsuzum. Sabah kalktığında yatağını toplamak ne kadar zor geliyorsa ben de o kadar zor bir şekilde mutluluk peşinde koştum. Mutlu olmak için harcadığım çabanın ne kadar gereksiz olduğunu, bu uğurda her şeyimi harcadığımı gördüğüm için mutsuzluk limanına sığınmış, burayı sevmiş ve mutsuz olmanın da bir hayat biçimi olduğunu görmüş bunun sonucunda da mutsuzluğu yaşam biçimi olarak yaşayan biriyim. 
   Tembelliğin getirdiği hazzı mutsuzlukla karışımını yapıp süslü bir tabakta hayata servis edecek kadar ustalaştım bu işte. Hayatıma bu özel sosu ekledim. Tişörtümün kenarına mutsuzluk rozeti ve madalyaları astım. Görenler hayret ediyor. Onlara ‘’Hepimiz mutlu olmak zorunda değiliz.’’ diyorum. Bunun farkına vardığım için bile kendimle gurur duyuyorum. 
   Mutsuz olmak biraz da gizemli geldiği için mutsuz olma kararı aldım. Kimi zengin olduğu için kimi birini sevdiği için kimi havayı sevdiği için mutlu olduğuna inanır. Bunun için tedbirler alır. Parayı severek mutlu olan sürekli para kazanma derdine düşer. Aynı şekilde sevgiyle mutlu olan biri sürekli birini severek asla yalnız ve boşta kalmaz. Bu bile mutsuzluğa karşı alınmış tedbirleri gösterirken benim gibi birinin herkesin bu kadar korktuğu, uğruna tedbirler aldığı bu duyguyu denememesi hatta yaşam ilkesi haline getirmemesi mümkün değildi. Bütün bunları deneyimledikten sonra mutsuz olma kararını aldım. Hayatımın her zerresine mutsuzluk enjekte ettim. Ben mutsuz olurken de kolay yollardan geçmedim. Mutlu olmak ne kadar zor ise mutsuz olmak da bir o kadar zordur. Çok çetrefilli yollardan geçtim. Çok zor kişilerle konuştum, mutsuzluk için kendime gereken bahaneleri, imkânsızları buldum. Hepsinden ve her şeyden beni üzmesini istedim. Bu şekilde yaklaşınca kimse beni üzmek istemedi ama ben ısrar edince de dayanamadılar. Mutsuzluğa adım adım eriştim. Biraz oradan biraz buradan…
   Mutsuzluğun gizemlerini, haritasını keşfettikten sonra aslında insanların mutsuzluk ile ilgili söyledikleri tabirlerin gereksiz abartı olduğu kanısına vardım. Çoğu insan mutsuzluğu karanlık, soğuk, yağmurlu gibi örneklerle anlatmış. Aslında bu insanların çoğu karanlığı da soğuğu da hatta yağmuru da ayrı ayrı seviyorlar. Sadece bunların birleşiminden korkuyorlar nedensiz yere. Aralarında zenginler varsa bunun için bile tedbir alıyor. Kış aylarında yaz ayının yaşandığı bölgeler gidiyor. Mutluluğu yaz, mutsuzluğu kış diye anlatanlar arasında kış mevsimini seven hiç mi yok? Neden korkuyorlar mutsuzum demekten ve mutsuz bir hayat yaşamaktan? Hem mutsuzluğu bilmeden. Onunla vakit geçirmeden. Gerçek mutluluğu nasıl bilebilirsin ki? 
    Uzun lafın kısası ben de kendime mutsuzluğu seçtim. Soranlara mutsuzum diyorum. Ben mutsuzum dedikten sonraki insanların o yüz hallerini görmenizi gerçekten isterim. Sanki cüzzamlı bir bireymişim gibi bana bakışları, bazen birkaç adım geriye çekilmeleri, söyleyecek bir şey bulamamaları bile hoşuma gidiyor. Bu durum bile mutsuzluğun ne kadar güçlü bir şey olduğunu gösteriyor. Hatta o kadar ki benim için üzülen, gerekirse yardım ederim diyen bile oluyor. Gülüyorum, tebessüm ediyorum aslında yardıma ihtiyacı olan o iken bana bunu teklif etmesi bile daha da mutsuz olmama yetiyor. Mutsuzluğa var gücümle sarılıyorum. Mutsuzum ben.