Çocukluğumuzda bizi cin, hortlak, gulyabani ile korkuturlardı…

Sadece bunlarla mı korkuturlardı?..

Yere tuz ve ekmek kırıntısı dökmenin cehennemdeki cezasıyla da korkuturlardı…

Bir de uğursuz bellenen günler olurdu…

Sözgelimi, annem Salı günleri asla dikiş dikmezdi…

Neden?..

Fi tarihinde, bir Salı günü, denizde serinleyen atalarımızdan biri, zızlan (deniz kızı) saldırısına uğramış ve ölmüş…

Salı günleri bizim sülalenin yas günü ilan edilmiş…

Fakat bütün bu cinlerden, gulyabanilerden, uğursuz günlerden duyduğum korku, bir iki çeşit sayı karşısında duyduğum ürpertilerin yanında çocukça kalırdı…

Bana ürperti veren sayılar da olurdu:

Üçler, Yediler, Kırklar…

Üçlere, Yedilere, Kırklara karışmamak, onların görünmez elleriyle çarpılıp yamuk biçime girmemek için gece karanlıkta evin bahçesine çıkmaktan, ölümden sakınır gibi çekinirdim…

 

***

 

Çocukluğumdan sıyrılır sıyrılmaz cin, hortlak ve uğursuz günler korkusu içimden silindi gitti…

Ne Yedilere ne Kırklara aldırdığım var…

Yalnız şimdi gazetelerde:

“ Hükümet kurmak için AKP ve CHP heyetleri istikşafi toplantılar…” türü haberleri okuyunca, içimde eski çocukluğumun korkusuna benzer korku demeyeyim; ama, o korku denilen şeyin soğukluk yanına benzer türden bir acı duyuyorum…

 

***

 

Adalet ve Kalkınma Partisi…

Cumhuriyet Halk Partisi…

Ve istikşafi!..

Nasıl korkmazsın?..

İki parti arasında görüş farklılıklarındaki uçurumu hadi geçtik…

Birbirleri hakkında düşmana dahi söylenmeyecek sözleri de hadi unuttuk…

5 ayrı oturumda 35 saat yapılan heyetler arası yapılan istikşafi toplantılardan göze çarpanları da hadi boşverdik…

Araştırdım, öğrendim:

 İstikşafi toplantı, her bir konuda uzlaşmadan, hiçbir konuda uzlaşılmış sayılmayacağı’ anlamına geliyormuş…

Peki, AKP ve CHP her konuda uzlaşması ne demek?..

Maazallah!..