Sevgili okurlar,
Türkiye şu sıralar, “büyük bir sarmalın içinden çıkma, büyük bir kaos ve tartışmanın içinde debelenmekten kurtulma hamleleri” ile daha da dibe vurmaktadır!..
Uzaktan gazel okumuyorum!..
Beş gündür Adapazarı, Karasu , Sapanca ve Kırkpınar merkezlerinde dolaştım, arkadaşlarımla hasret giderdim, önemli gözlemlerim oldu, alış-veriş yaptım, esnafın, emeklinin nabzını tuttum..
Bu konuya elbette döneceğim, ama 86 Gün Yunan işgali görmüş, yerel Rum ve Ermeni işbirlikçiler ile “Eşkıya ruhunu” yaşamış Sakarya ile ilgili olarak mutlaka, ama mutlaka genç nesilleri bilgilendirmemiz gerekir..
Bizim Sakarya bu manada “Kurtuluş Günü” haberlerine imza atıyor..
Genç Akademisyen Ali Aktaş’ın yazı dizisi gerçekten bu manada bizlere, “o acı, zor, işgal günleri” ile ilgili birçok ipucu veriyor..
Bugün, düne döndüğümüzde, Sakarya’da iki grubun varlığını görürüz;
Biri, Kuvayı Milliye ruhu..
Diğeri ise, Eşkıya ruhu..
Adapazarı, Yunan işgal güçleri ve onlara rehberlik yapan yerel Rum, Ermeni unsurlar tarafından 26 Mart 1921 tarihinde işgal edildi..
Bu işgalin 23 Mart 1921 tarihinde başlattığı genel bir taarruz neticesinde gerçekleştirildiği bilinmektedir..
Velhasıl Adapazarı ve çevresi 21 Haziran 1921 tarihinde işgalden kurtarılmıştır..
İşgalin ve kurtuluşun elbette detayları var..
Yerel, milli kahramanlarımızdan Halit Molla, Kazım Kaptan’ın adından söz edilmektedir..
Oysa bu yerel kahramanlarımızın sayısı bir elin parmakları kadar az değildir..
Karasu’da İpsiz Recep, Akyazı’da Ahmet Aytaç, Geyve, Hendek ve diğer yörelerde de Kuvayı Milliye ruhunu ayağa kaldıran, yaşatan ve milli güçlere destek olanlarımız var..
Bu 100.Yılda onları da ortaya çıkarmak, anmak, yad etmek gerekir.
Bu konuda sevgili Akademisyen Ali Aktaş, Bizim Sakarya’da “Kurtuluşa Giden Yolla” ilgili ve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, o zor, çetin, yoksul günlerde, annesi Zübeyde Hanım ile Adapazarı’nda “hasret buluşmasını da “anlatıyor..
Üzülerek ifade edelim ki, Sakarya’da bugün milli kahramanlarımız hakkında, bilgi sahibi olanlarımız çok azdır..
Kimi umursamıyor, kimi öğrenme zahmetine katlanmıyor, kimi de tarihi derinliklerde, atalarının izine rastlamaktan çekiniyor..
Evet, bugünde Sakarya’da bu” Kuvayı Milliye ve Eşkıya ruhunu” yaşatanlar var..
Kuvayı Milliye;” Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Saray avenesinin, Mondros mütarekesi tepkisizliği ve umursamazlığı karşısında, milli, yerel güçlerin, vatanın bağrına dayanan düşman hançerine karşı oluşturduğu birlikteliktir.”
Eşkıya ruhu ise; “O yıllarda, Saray ile birlikte olan, yerel güçlerin yanında yer almayan, işgalci güçlere kucak açan, yerel, yağmacı, menfaatçi, çıkarcı zihniyeti temsil etmektedir..”
Şimdi bu iki tespit ile bugüne gelirsek, kimlerin, hangi grupta yer aldığını görmemiz, tespit etmemiz zor değildir..
O yıllarda bir başka zihniyetten, yani, “Hilafet, din elden gidiyor, Padişahım çok yaşa..” anlayışında olan ve Saray’dan beslenenlerden de söz edersek yanlış olmaz..
Kısacası, feste keramet gören, şapkaya kindar olanlardan söz ediyorum..
Şimdi bir durum tespiti yaparak, kimin nerede durduğunu, daha iyi anlayabilirsiniz!
“Kurtuluş Günü’nün” en önemli etkinliklerinden biri şüphesiz milli kahramanların hatırlanması kadar, bir “Kurtuluş Sergisinin” düzenlenmesidir..
Bu manada, Adapazarı Belediye Başkanı Işıksu’nun himayesinde açılan bu sergi her yaş grubu tarafından gezilmeli, görülmeli ve o yıllar yaşanılanlar öğrenilmelidir.
Başkan Mutlu Işıksu’nun, “Kurtuluş Günü” ile ilgili olarak paylaştığı,“’Biz, bu memleketi şan, şöhret ve gösteriş için kurtarmadık.’ diyen kurtuluş kumandanımız Halit Molla ve Kazım Kaptan başta olmak üzere, tüm kahramanlarımızın ruhları şad, mekânları cennet olsun!..Kahramanlarımızın bizlere emanet ettiği tüm değerleri koruyup, Adapazarı ruhunu hep birlikte yarınlara taşıyacağız” sözleri çok anlamlıdır..
Keşke, Başkan Mutlu Işıksu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Ali Fuat Cebesoy ve diğer milli kahramanlarımızdan da söz edebilseydi iyi olurdu..
Sevgili Fahri Tuna ve Mehmet Özdemir’in “Halit Molla” kitapları bu 100.Yılda konunun hassasiyetini, önemini ve milliliğini, tarihi değerini, kıymetini ortaya koyuyor..
***
Sevgili okurlar,
Avusturya’da gözaltına alınan, Kara para aklayıcısı Sezgin Baran Korkmaz adı, gündemimizde olan Kabadayı Sedat Peker ve diğer siyasi kişilikler ile birlikte medya dünyamızı da allak, bullak etti..
Medyadaki söylemleri ile tanıdığımız Hadi ve Süleyman Özışık, Veyis Ateş ile ilgili ateş bacayı sarmışken, Sözcü Yazarı Yılmaz Özdil’in, attığı bir mesaj ile bu kirli ilişkiler içinde sevilen gazeteci Uğur Dündar ve Tuncay Mollaveisoğlu ve ekibini de göstermesi hepimizi şaşırttı..
“Siyaset, medya, iş adamı” üçgeninde önemli gelişmeler yaşanıyor..
Kirlenmişlik, çürüme, siyasetsizlik, ilkesizlik dibe vurdu..
Bu durumu gören ve gelecekten endişe eden, kaygıya düşen vatandaşlarımızın sayısı da bir hayli yüksek..
Ama gazeteci Uğur Dündar’ın çıkışı hafızamızdan çıkmayacak gibidir..
Haksızlığa isyan eden, kendini arkadan vurulmuş hisseden ve arkadaş iftirasına uğrayan Uğur Dündar’ın ortaya koyduğu tepkiyi, keşke iktidar ve ona oy verenlerde ortaya koyabilse..
İşte dün bu tepkiyi “Kuvayı Milliye” saflarında gösterenler ile bugün hala “Eşkıya ruhu” içinde, tekerini döndüren, keyfine, çıkarına bakan, benden sonrası tufan diyen, yiyene, çalana eyvallahlar sunan, ülkenin dibe vurmasına sessiz kalan, hırsıza, yalana, talana, vurguna, atasına, ceddine sövenlere arka çıkanları.. takdirlerinize bırakıyorum!..
Yarınlara,” hangi ruhu taşıyacağınızı” hatırlatmak, elbette önemli..
Buna da lütfen, siz karar veriniz!?
Kuvayı Milliye mi, Eşkıya ruhu mu?
Yusuf Cinal
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar