Diyorlar ki:
“-Terörün dini ya da etnisitesi yoktur.”
Olmaz olur mu?..
Bir fikri, inancı, ideolojiyi şiddet yoluyla hayata geçirip, başkalarına zorla dayatmak istediniz mi adı terör olur.
Hem etnik hem de dinci terörü yaşıyoruz.
Bir yanda PKK…
Diğer yanda İŞID…
***
Başbakan Ahmet Davutoğulu diyor ki:
“- Terörle verilen mesajı elimin tersiyle iter, ayağımızın altına alıp ezeriz. Bizim gücümüzü kimse sınamaya kalkmasın.”
Peki, ne oldu?
Davutoğlu bu sözleri söyledikten sonra çok geçmedi, PKK Güneydoğu’da terör saldırıları başlattı, İŞID Suruç’ta 32 can aldı…
Başbakan mahçup oldu.
Üstelik ezerim sözcüğü bir başbakanın ağzına hukuk içermediği için yakışmaz; devlet yönetiminde bu lafa gerek duyulmaz…
Tersine, hükümetin, muhalefetin ve halkın çok serinkanlı olmasını gerektirecek bir süreçten geçiyoruz.
***
Irak savaşında işgalciyi vuran Arap terörist değildir; çünkü uluslar arası hukuku çiğneyip ülkesine el koyan düşmana karşı savaşıyor; Türkiye’de hukuk düzeni yürürlükte iken masum insanları öldüren kişi hangi etnik kökenden ya da hangi dini inançtan olursa olsun teröristtir.
Konunun özünü açık ve seçik vurgulamazsak, ne yapacağımızı şaşırır, bu ikisini aynı kefeye koymak isteyenlerin oyununa geliriz.
Türkiye bugüne kadar oyuna gelmedi…
Gelmeyecek…
Ve terörün üstesinden gelecek.
***
Ancak işimiz kolay değil…
Uzun yıllardan beri beslenip körüklenen etnik ve inanç temelli politikalar ülkemizde derin bir altyapı bataklığı oluşturdu.
‘Kürt’ aklını etnik kimliğinde yitirmiş kişi değildir…
‘Mümin’ düşüncesini inancında yiyip bitirmiş kişi olamaz…
Terörist çok farklı…
‘İŞID’ teröristi cennete koşullandırılmış robottan farksız…
‘PKK’ teröristi ayarlanmış cinayet makinesinden ayrımsız…
Peki, bu militanları yetiştiren talimgahlar ülkemizde nasıl serpildiler?..
Türkiye’nin kendisine soracağı soru budur.
***
İşi kolaylaştırmak için sorular bütününün birincisini ben sorayım ve susayım:
-Şehidi ‘kelle’ olarak tanımlayıp, askerliğe ‘yan gelip yatma’ gözüyle bakan kafayı oylarımızla yeniden ülke yönetimine taşırsak ne olur?
