Sevgili okurlarım, bugün sizlere Sakarya’mızın önemli şahsiyetlerinden biri olan Kuvayi Milliyeci “İpsiz Recep”i tanıtacağım.
İpsiz Recep’in dedesi Emiralioğullarından Abdullah, babası Hüseyin Efendi, annesi Cemile Hanımdır. Nüfus kaydına göre 1862 yılında doğmuştur. Doğum yeri Rize şehir merkezi doğusunda eski adı Haldoz olan Portakallık Mahallesidir. Kendisine “ipsiz” lakabının verilmesine dair iki görüş bulunmaktadır. Bir görüşe göre; cesareti, gözü pekliği ve ataklığı ile bilinen Recep’e taşıdığı bu özelliklerden dolayı “ipsiz” denilmiştir. Diğer görüşe göre de ; Elinde avucunda ne varsa ihtiyaç sahiplerine dağıttığı için “cep delik, cepken delik” misali kaldığından “ipsiz” denmiştir. İpsiz Recep doğruluğu, dürüstlüğü ve mertliği sayesinde etrafı tarafından takdir edilen, sözü geçen duruma gelmiş, halk kendisine “emice” unvanı vermiştir.
Gençlik yıllarında o zamanın yörede en geçerli mesleği olan denizciliğe yöneldi. Edindiği bir taka ile Rize’den Rus sahillerine mandalina, limon ve portakal götürür, oradan da Rize’ye gaz yağı, tuz, mısır, şeker, un gibi gıda maddeleri taşırdı. Bu arada yolcu taşıdığı da olurdu. Daha sonraları İstanbul’a gelmiştir. İstiklal Harbi başlayınca 15 arkadaşıyla birlikte İstanbul’dan ayrılıp Kefken civarlarına gelirler. Arkadaşları ile dinlendikleri bir zamanda yabancı bandıralı bir geminin kendilerine doğru geldiğini fark ederler. İyice yaklaştığı zaman geminin Fransız gemisi olduğunu anlarlar ve gemiyi çevirip teslim alırlar. Gemiyi Sakarya Nehrine kadar getirip zamanın Karasu Bucak müdürüne teslim ederler. Geminin arpa yüklü olduğu görülür. Bu hareketinden sonra İpsiz Recep Karasu’da karargah kurup Ankara ile irtibat sağlar. Ankara Hükümeti kendisine Milis Kuvvetleri Komutanlığı olarak Yüzbaşı rütbesi verir. İpsiz Recep etrafına 2000 kadar genç toplar. Aldığı emir üzerine Karasu’ya saldırmak üzere hazırlık yapan Yunan ordusuna karşı taarruza geçerek Yunan kuvvetlerini püskürtmüş, bozguna uğrayan düşmanı takip ederek Geyve Boğazı, Bilecik,Eskişehir Milis kuvvetlerine katılarak başarı sağlamıştır.
İstiklal Harbi’nden sonra Atatürk’ün emriyle İpsiz Recep’e 250 lira maaş bağlanmıştır. Paraya önem vermeyen Recep Reis, maaşını da Tayyare Cemiyeti’ne bağışlamıştır. Kendisine verilen arazinin altı dönümünü bırakıp gerisini de etrafındakilere dağıtmıştır.
İstiklal Savaşı’nda her türlü zorluğa karşı mücadelesini sürdürüp Milli duygularının sesine uyarak bu konuda her türlü fedakarlıktan çekinmeden başarı gösteren İpsiz Recep, 1928 yılında Karasu ilçemizin Yenimahalle’deki evinde ölmüş ve vasiyeti üzerine şehir mezarlığına defnedilmiştir.
Bugün vatanperver İpsiz Receplerin torunları olarak bizler de vatan için üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmek zorundayız. Türk Tarihinin her döneminde çoluğunun çocuğunun, kadınının erkeğinin, yaşlısının gencinin üzerine büyük vazifeler düştüğünü görmekteyiz. Bu vazifenin üzerinden her defasında yüksek bir milli ve dini duygular ile gelindiğini biliyoruz. Geçmişte ecdadımızda bulunan vatan savunmasına karşı bu yüksek duyarlılık bugün de devam etmektedir. Tanrı Dağının eteklerinde başlayan bu destansı mücade, dün Sakarya Nehri’nin kıyısına, bugün de Maçka’nın Dağlarına kadar uzanmaktadır. Küçücük bedeninde kocaman yürek taşıyan Eren, malına, canına ve vatanına göz diken alçak hainlere göz yummayarak tarihteki şerefli kahramanların yanında yerini aldı. Eren’den geriye asil bir duruş ve şu sözler kaldı :“ Biri de çıkıp demiyor ki, Eren iyi ki varsın.” Şimdi hep birlikte,” Eren iyi ki varsın, hakkını helal et.” diyoruz. Bu millet sizlere minnettardır…