Türkiye 'deki camiler çeşitli mimari unsurlar içerir. İstanbul'un fethinden önceki camiler genellikle tahta tavanlı camilerdir. Osmanlı’dan önceki Selçuklu camileri genel olarak cami ve minaresi kesme taş ile imal edilen birden çok küçük kubbe içeren camilerdir.
İstanbul'un fethinden sonra Mimar Sinan en büyük açıklığı tek kubbe ile geçen mimarinin zirvesi kabul edilen Ayasofya kilisesini gölgede bırakacak Selimiye ve Süleymaniye camilerini inşa etmiştir. Yani büyük kubbeli camiler mimarimize Mimar Sinan'dan sonra girmiştir.
Cumhuriyet dönemi camileri ise gerçek Türk mimarisi olan tahta tavanlı camiler yerine akustik olarak sorunlu olan kubbeli camiler inşa edilmiştir.
Başta Mimar Vedat Dalokay olmak üzere modern mimaride yapılan projelerle arayış sürmektedir. Ankara Kocatepe ve Akçakoca Merkez cami gibi…
Şehrimizde depremde yıkılan Tozlu Cami yerine yapılan modern cami Mimar Muhammet Dayal tarafından secde eden insan siluetinde yapılarak cami mimarisine farklı bir anlayış getirilmiş.
Camileri tanımlayan en önemli unsur minareleridir. Ana yapıyı nasıl yaparsanız yapın minare o yapının cami olduğunu anlatır.
Tozlu cami için tasarlanmış olan minare ana bina ile bütünlük oluşturuyor olsa bile bu yapının cami olduğu izlenimini vermiyor. Bu hali ile camiden çok İslam eserleri müzesi ya da İslam sanat merkezine benziyor.
Minarenin şekli ve yüksekliği yeniden gözden geçirilmelidir. Zaten avlusu iş yerleri üstü poliklinik olarak kullanılan ticari işletmeye dönen cami, asli görevi olan ibadethane haline dönmelidir.