Sevgili okurlar,
Ülkemizi için olduğu kadar, Sakarya için ve insanlık için, “su” o kadar değerli ki, bunu anlatmaya gerek var mı?
Yaşam için bildiğimiz, en önemli temel hayat üçlüsü, ”hava, su, ekmek” olduğunu bilmeyinimiz mi var?
Evrenin yaratılışından bu yana, hava kadar, su ve yaşamak için gıda, yani ekmek te, o kadar önemlidir..
“Dünya” adını verdiğimiz gezegende, nüfus sayımız artarken, yeni icatlarla birlikte, “farklı gezegenlerde yaşam belirtilerini arama” çalışmaları da, o denli hızlı ve kararlılıkla sürüyor..
Nereden, nereye değil mi?

BİLİMSELLİĞİ NASIL KAÇIRDIK?
Eğer Osmanlı İmparatorluğu döneminde, “gereken adımlar atılsa, o hoşgörü ve özveri ortamıyla bilimsel anlayışlar yerleşse ve matbaa ülkemize geç gelmeseydi,  ilim’de, fen’de ve sosyal bilimler’de, gerekeni yapabilseydik, şimdi bu uzay yarışlarında” bizlerde olacaktık!
Hatta, o yıllarda bu anlayışlarla kurulan “rasathanelerin” çalışmaları rahat bırakılsaydı, “bunların ileri, geleceğe dönük,  bilimsel çalışmalar olduğunu kavrasaydık”, bugün geri kaylmışlıktan kurtulmak için debelenmezdik!?

MELEKLERİ GÖZETLİYORLAR?
Bilinen bir gerçektir ya, “melekleri gözetliyorlar” diye, o Osmanlı İmparatorluğu zamanında, “bilimsel veriler paralelinde kurulan rasathanenin topa tutulmasını” nasıl izah edeceğiz?
Bize büyük miraslar bırakan Osmanlı İmparatorluğu’nun, “kuruluş, yükselme, duraklama ve gerileme” dönemleri iyi incelendiğinde görülür ki, Sultanlar, yani Padişahlar ve yönetimleri, hep “ilimden, bilimden, çağdaş dünya ile birlikte” olmaktan, bütünleşmekten, yeniliklere yakalamaktan yana çırpındıklarını görürüz..
O “ulufe” kabul eden ve adına “Yeniçeri ocakları” denilen, devşirmelerden neler çekilmedi ki?

OSMANLI’DA YENİLİK HAREKETLERİ?
Bilhassa,”Batı ile bütünleşme, alfabenin değiştirilmesi, sanayileşme adımlarının yakalanması” gibi öncelikleri,  tarih kitapları yazıyor..
Bir çok alanda “ıslahat ve yenilikleri”  önceleyen, Sultanların başına neler geldiğini, burada anlatmama gerek var mıdır?
İşte, o malum çevre, “bugünde mevcut iktidarların, siyasallaşmanın yakasında  asalaktır, engelleyeci ve ayakbağıdır!..”
Bugünki güçlerini anlatmaya gerek varmıdır?

ALLAH İLE ALDATMAK?
Hala insanımızı, “Allah ile Kur’an-ı Kerim ile aldatanların”, ülkedeki varlığı, gelecek adına büyük tehdit ve risk değilmidir?
İşte bu açıdan, “hala kuraklığı, depremleri, afetleri, selleri, yangınları fütursuzca, ahlaksızlığa, inançsızlığa,  hırsızlığa, yalana, talana, ateisme, budizme, başka dinlerin egemenliğine bağlayanlarımız olması” düşündürücüdür!

KADINLARA DİNİ KELEPÇELER?
Kendilerine, her yol mübah, başkalarına ise  günah!
“Bilimsel, İHA, SİHA, Top ve tanklara, uçaklara sahip çıkanlar, ne yazık ki, kendileri iktidarda olmadığı zamanlar”, bunlara karşıdırlar?!..
Karınları ağırdığı zaman, doktora koşanlar, “maalesef kadınlarımızı, doktor kapısına göndermemek, okutmamak, cahil bırakmamak için, her yola başvurur ve kendilerince bu konuda fetvalar vermeyi” ihmal etmezler!
Cep telefonları, 4x4 marka otomobiller, villalar, lüks yaşam sanki onların hakkıdır vesselam!
Bu durumların, “Müslüman ülkelerde yaşanması tesadüfi” olamaz?
İşte, bu bağlamda, “İran, Afganistan ile diğer Arap ülkelerine bakıp, uygulamaları görmemiz, anlamamız” yeterlidir..
Bu yüce Dini ve onun elçisi Hz. Muhammad(A.S) anlamamak işte budur!?
Tekrar başa dönecek olursak, elbette söyleyecek çok sözümüz var..

SU İHTİYACI?
İşte Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, “Sakarya genelinde, 11 Noktada içme suyu kaynağı bulduklarını” ve tüm bunlara rağmen, “Sakarya’nın gelecekteki içme suyu ihtiyacı için”, o büyük “Darıca Barajı” için, gerekeni yaptığına tanıklık etmiyor muyuz?
Sorumluluk üstlenmiş bir belediye başkanı olarak, “Başkan Ekrem Yüce ile diğer belediye başkanlarımız, muhtarlarımız, valimiz, kaymakamlarımız, hatta milletvekili ve siyasi parti il temsilcilerimizin gayretlerini” görmüyor muyuz?
Öyleyse, “dünya “dediğimiz bu gezengende, “su kaynaklarımızı, ormanlarımızı, münbit verimli topraklarımızı, göllerimizi, akarsularımızı, denizlerimizi, yaylalarımızı, dere ve çaylarımızı, pınarlarımızı,  nehirlerimizi korumak” gibi, “bir kutsal görevimiz” olduğu unutulmamalıdır!

KUTSALLARIMIZ?
Keşke, “şu Danimarka, İsveç’de, kutsallarımıza uzanan o kirli ellere, zihniyete gösterdiğimiz tavrı, suyumuza, havamıza, ekmeğimize, toprağımıza, yeşilimize, uzananlara da” gösterebilsek?
Birinde siyasi rant var, diğerinde ise yok değil mi?
Ne yaman çelişki?
“Kutsal değerlerimize sahip çıkmak, korumak bir vatandaşlık, yurtseverlik görevi” olduğu gibi, “asıl olan yaşadığımız gezegendeki bu nimetleri korumak, kollamak, gelecek nesillere tertemiz, pürü -pak  bir dünya bırakmak gibi, bir görevimiz olduğu” unutulmamalıdır!..

BRAVO DOĞRUSU?!
Sakarya Nehri’nin, Mudurnu Çayı ile diğer derelerimizin suyu kirlendi değil mi?
Umursamayalım, ne olacak?
Sapanca Gölü’nün suyu çekiliyor, kirleniyor, denizlerimizin içine ediyoruz ya?
Bravo doğrusu!
Orman alanları içine beton döküyor, yaylaları talan ediyorz ya?
Şu güzeilim verimli ovayı bitiriyoruz ya?
Toprak mı yok, Sudan’dan kiralarız ya?
Ne büyük başarı değil mi?
“Su için, hava için, ekmek için, hayat için, yaşam hakkı için, diğer canlılarında da, bu evrende varolmak hakkı olduğu” unutulmamalıdır!.
Bakınız, daha “hava kirliliğine, ekmek ihtiyacımıza bile değinmeden” neleri paylaştık!
Hava, su ekmek, yaşam için verelim emek?
Hatırlatayım dedim?!
Yusuf Cinal yazıyor, 31 Ocak 2023 Brüksel