Zor ve üzücü bir hafta başından merhaba, Cuma günü saat 14.51 de İzmir’de meydana gelen depremin tam göbeğindeydim. Bu vesileyle ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Deprem anını, Bayraklı’da Folkart Towers’ın 21 katındaki ofisimde yaşadım, Allah böyle bir korkuyu bir daha kimseye yaşatmasın.
İzmir’i pek bilmediğim için anlatılanlardan bölgenin daha önce bataklık olduğunu, kurutularak iş merkezlerinin yükseldiğini, haliyle çevresine konutların yapıldığını öğrenmiştim. İş merkezlerinden hariç, konutların çok yüksek olmadığını gözlemlemiştim. Yüksek olanlarında daha öncelerden yapıldığı ve eski olduğu görünüyordu.
İzmir aslında büyükşehir ama ben İzmir’i 1995 – 2005 arası İstanbul Anadolu yakasına benzetiyorum. Sakin, düzenli ve saygılı insanların yaşadığı bir yer. İzmir’e belki de gençliğimi özlediğim için içim bu kadar ısındı. Eksikler ve yanlışlar yok mu? Tabi ki var! ama tolere edilebilir.
Aslında bu hafta konu başlığım farklı olacaktı, karar konusunda gel gitlerim vardı. Deprem, bana bu konuda karar vermeme sebep oldu.
Finans piyasalarına geri döndükten sonra, yaklaşık 4 senedir sizlere önce sosyal medya hesaplarımdan sonrada gazete köşelerinden ekonomi, finansal yapı ve finansal piyasalar hakkında her pazartesi, piyasalar açılmadan sesimi duyurmaya çalıştım. Yazılarım hala sosyal medya ve gazete arşivlerinde duruyor. Merak edenler geçmişe dönük araştırabilirler. DOLar 3 TL iken 7 TL olacağını söyledim, çeyrek altın 200 TL iken 525 görecek dedim, Ons altın 1.225 $ dan 2,000 $’lara gidecek demiştim, Sakarya Üniversitesinde verdiğim derslerde öğrencilerime Petrol yerle bir olur, neden olduğunu sorgulatmazlar demiştim. Sonrasında 7,20 den dönen DOLar’a 5,50 iken yeni hedef vermiştim, sosyal medyada linç girişimine uğramıştım. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek, iyimserlikten öte salaklıktır.
Bende önümüzdeki hafta’dan itibaren köşe yazılarıma son vermeye karar verdim. Bu kadar çok şeyi her kesimin anlayacağı dilden anlatıp, yaşananlara tepkisiz kalınması bana Ömer Hayyam’ın bir sözünü hatırlattı. “İyilikte ısrar, en büyük israftır.” Bana göre yapılan bu iyilik için nelerden fedakârlık yaptığımı sorgulattı. Bir köşe yazısı için 4-5 saat emek harcıyorum, Köşe yazılarım pazartesi gazete yayınlandığı için bunları hafta sonu yazıyorum. Bu zamanda bu süreyi kimlerden kısıyorum dersiniz peki? Çocuklarım, eşim, büyüklerim, arkadaşlarım, dostlarım, sosyal hayatım ve tabi ki dinlenme zamanımdan. Peki, kimin ve ne için? diye soruyorum kendime…
Yazdıklarıma, ikazlarıma en ufak bir tepki yok. Artık duyarsız bir topluma anlatacak iştah da bende yok. Allah mekânını cennet eylesin, Mehmet Akif ERSOY’un dediği gibi “Cellâdına âşık olmuşsa bir millet, İster ezan, ister çan dinlet. İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet, Müstahaktır ona her türlü zillet!
Bu demek değil ki, hep sessiz ve ikazsız kalacağım. Her şeyin bir zamanı ve sırası var. Bu sıkıntıları düzeltmek için “ Ya bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol yapacağız” yeni bir yolda amele gibi çalışmak için bekliyor olacağım.
Bu yolda en büyük güvencem 100 yıl sonrasına mesajlar veren ve her söylediği gerçekleşen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” sözleri.
Bu hafta finansal veriler yazmayacağım, Haftaya finansal veriler ile görüşmek üzere Hepimize bol bereketli iyi haftalar diliyorum.