Yeni bir hafta başından merhaba, Son zamanlar da fazlasıyla tartışılan veriler üzerine bir kaç şey yazmak istedim. İTO ve TUİK verileri arasında 3 katından fazla ayrışma var. İkisi de yerli kurum İTO (İstanbul ticaret odası), TÜİK (Türkiye istatistik kurumu) şimdi bu iki kurum verileri neden ayrışıyor. Bana sorarsanız ilk başta liyakatsizlik derim ama demeyeceğim, asıl sorun iktidar içindeki iktidarcıklar bence. Hoş iki kurumun verileri de gerçeğe pek yaklaşmıyor. Ülke gerçekleriyle uyuşan en yakın veriyi anlatayım sizlere. Ülke de asgari ücret 2,324 lira 70 kuruş, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2.447 lira 72 kuruş, fakirlik sınırı ise 7.973 lira 02 kuruş. Ama “mümin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta da ise sabretmektedir.” diyen Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan söylemi ile geçen hafta piyasalar karıştı. Finansal piyasalar bunu kriz duyurusu olarak algıladı.
İki hafta önce Merkez bankası faiz artırım kararına rağmen düşmeyen dövizin ateşine her geçen gün su atılıyor. Son zamanlar da attığımız adımlar; faiz artışı dahil, stopaj, swap uygulamaları, kambiyo vergisi, aktif rasyosuna ayarlamalar son derece doğru düzeltme adımları. Lakin yeterli değil. 22 Ekim Perşembe günü alınacak kararlar da piyasaya verilecek sinyal de önemli. Enflasyondan ziyade kura bakarak dizayn edilen kısa vadeli bir politika dizaynı elimizi güçlendirmiyor. Ayrıca, ister mevduat tarafında olsun ister TCMB faizinde, daha yeni yeni ancak sıfır reel faize yaklaşıyoruz. TL’deki değer kaybının önüne geçmek istiyorsak maalesef çok daha erken 100-200 baz puan reel faiz vermemiz gerekmektedir. Oysa biz bu zamanı “rekabetçi kur” tartışmaları ile kaybediyoruz. Ve kura bakmıyoruz.
Türkiye’nin dış borcu 430 Milyar DOLar, kurda ki 5 kuruşluk oynamada 21,5 Milyar TL daha fazla borçlanıyoruz. Sizce bu borcu kim ödeyecek? Sizce karşımıza ne olarak çıkacak? Tabi ki yeni vergiler, yeni zamlar olarak tanışacağız. Yarınlardan umudu olmayanlar, tasarrufa yönelir, ufak ufak ekonomi iç piyasada kilitlenir. Kısır döngüye giriyoruz, bunu görmemek için kör olmak bile yetmiyor artık, sağır ve dilsizde olmak lazım. Piyasaları ayakta tutmak için suni gündemlerde yeterli gelmiyor, doğalgaz rezervlerinin güncellenmesi, yerli ve milli aşı üretilmesi artık bizi kesmiyor. Dış politikada ki başarısızlık, jeopolitik riskler, S-400 krizi, Doğu Akdeniz gündemi, Yunanlar ile karşılıklı alınan navteksler, Gürcü – Azeri Karabağ savaşı, birde son günlerde yeni gündem Kıbrıs, devamlı bir sorun, devamlı bir sıkıntı ile huzur bulmayan iç piyasadan kaçan yabancı yatırımcı.
Geçen haftalarda yazdığım bir yazımda yalancı çoban hikâyesi anlatmıştım. İşte tam o noktadayız. Şapkayı çıkarıp, kelin görünmesinden korkmadan doğruları uygulamalıyız. Yoksa yolumuz yol değil. Haklı olduğumuz birçok konuda uygulanan yanlış politikalar yüzünden ve üstümüze vazife olmayan sebeplerden dolayı kendimize vazife çıkardığımız için bugün bunları yaşıyoruz. Bu hafta’nın özlü sözünü bırakıyor ve haftalık yorumlara geçiyorum. “Al aslan tutar, güç sıçan tutmaz”
BİST100: Geçen hafta söylediğim gibi 1.155 üzeri kapanışlarda hedef 1.200 olacaktır demiştim. Hafta’yı 1.165 kapatan endeks teknik düzeltme gelse bile 1.200 hedefine bir şekilde ulaşacaktır. Geri çekilmelerde 1.142 önemli desteğimiz. 1.200 hedefinde en önemli direncimiz ise 1.182 olarak karşımıza çıkacaktır.
DOLar: Geçen hafta 7,84 aşılsa bile mutlaka geri çekilme olacaktır demiştim. 7.98 i test eden DOLar 7,84 den haftayı kapattı. Bu hafta geri çekilmenin devamını bekliyorum.
ONS ALTIN: Geçen hafta söylediğim gibi 1.917$ üzeri 1.950$ ları test edecektir demiştim. Bu hafta bu testi mutlaka deneyecektir. 1.950 üzeri kapanışlarda yeni ufuklara yelken açabilir.
Hepimize bol bereketli, sağlıklı iyi bir hafta diliyorum.