Bir “24 Kasım Öğretmenler Günü” daha geldi, geçti!..
Acaba, “24 Kasım Öğretmenler Günü” nedeniyle kaç öğretmenimiz mutludur ve meslekte bir gelecek görmektedir?..
İktidarı ile muhalefeti ile televizyonlarda bangır, bangır sesler duyuyoruz..
“Öğretmenlerimizi mağdur etmyeceğiz”diye!
Daha dün, eylem yapmaya kalkan öğretmenlerimizin karşısına, polislerimiz çıkarılmadı mı?
Vah ki, ne vah?
Öğretmenlerimizin yetiştirdiği polislerimiz?
Neden, ne diye?
Öğretmenler “hak arıyorda” ondan!
Vur copu, sık gazı?
“Çiçekler sunmamız gereken öğretmenlerimiz”, karşımızda eylemde!
“Elleri öpülesi öğretmenlermiz”, sokaklarda “hak” arayışında?
Ne acı bir durum?
Ülkenin öğretmeni ve polisi karşı, karşıya?
Kaç kere gördük, bu manzaraları, kaç kere?
Memlekette “hak aramak” ha?

ÖĞRETMENLER GÜNÜ UNUTULUR MU?
Sevgili büyüğümüz Erol Öztürk Hacıeyüpoğlu, sevgili öğrencilerim Engin Şenol, Çağla Aydın ve sevgili hemşerim, dostum Ramazan Seçken unutmamış ve gazeteci dostum Levent Bayrı bir güzellik yaparak, öğretmenler günümüzü kutlamışlar..
Ne güzellik, ne?
Öğretmen bu, unutulur mu?
Hele de;” Başöğretmen, başkomutan, eşsiz deha Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, kara tahta başında” unutulur mu?
Ya bizim öğretmenlerimiz, “Akyazı’nın soğuk ve ayazını, sıcak ve nemini, insanının misafirperverliklerini bizzat yaşayan rahmetli Bilal Bilmiş, İbrahim Erol, Muzaffer Kurugöl, Turgut Altınküpe ve hayatta olan Evliya Parlak, İlhan ve Sevim Türemen ve adlarını unutmadığımız,unutmadığımız”  öğretmenlerimiz..
Ellerinizden öperiz, ellerinizden!...
“24 Kasım Öğretmenler Gününüz” kutlu olsun!

UZAKLARDA ÖĞRETMEN OLMAK?
Biraz memleketten uzaklaşsak, uzaklarda, çok uzaklarda, “Türkçe’yi yeşertmek, Türkçe’ye cansuyu vermek, Türkçe’yi yaşatmak uğruna kolları sıvayan, gurbetin her türlü kahrını çeken öğretmenlerimizin hikayesini” bilirmisiniz?
Yine kara tahta başında, “çocuklarına Türk Alfabesini öğretmeye ant içmiş, Türk Bayrağı, Atatürk Fotoğrafı altında, tebeşir tozları yutan ve gurbetin Türk çocuklarına Türkçe’yi, Türk Kültürünü öğretmeye çalışan” öğretmenlerimiz?
Onlar ki, “elleri öpülesi” öğretmenlerimiz..

BELÇİKA’DA TÜRK ÖĞRETMENİ!
Belçika,bir Kuzep Avrupa ülkesi..
Nüfusu 11 Milyon 500 Bin..
Bu ülkeye, Türk işgücü 1963’lü yıllarda ayak basıyor..
Çalışkan, güvenilir, mert,  yiğit Türklerin, 1968’lı yıllardan itibaren eşleri, çocukları da ülkeye davet ediliyor..
Fransız, Flamanca dili öğrenilecek..
Ya Türkçe?
İhmal edilir mi?
Gazetelere ulaşmak için başkonsolosluklara akın ediliyor..
Dergiler, kitaplar sipariş veriliyor..
Yeter mi?

BELÇİKA’DA EĞİTİM?
1987 Yılı sonrası Belçika’da büyükelçilik bünyesinde “Eğitim Müşavirliği” birimi kuruluyor..
Türkiye’den öğretmenler getiriliyor..
Belçika Eğitim Sistemi içinde, “Türkçe, Türk Kültür Dersleri” başlatılıyor..
Yetmiyor, camiler, dernekler bünyesinde “Atatürk Derslikleri” kuruluyor..
Ne zorluklar, ne?
Bunları bizzat yaşamış, bir öğretmen, bir gazeteci olarak yazıyorum...
Bu dönemde, cami “Atatürk Dersliğine”, Atatürk resmi astırmayanları bile görmek, bizleri kahretti!
Aldırmadı, Eğitim Müşaviri Tolga Yağızatlı, İhsan Zeren, Yüksel Sezgin ve diğerleri...
Belçika’nın her yanında “Atatürk Derslikleri,Türk çocuklarının sıcaklığı ve sesi” ile doldu...

BANGIR, BANGIR TÜRKÇE MARŞLAR!
“İzmir’in dağlarında çiçekler açar, yaslı gittim şen geldim, aç koynunun ben geldim” marşları söylenir oldu..
“23 Nisan Çocuk Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 19 Mayıs Gençlik Bayramı şenlendi, 10 Kasımlar “ hüzünlendi.
Belçika’nın her yanında, Türk Folklörü filizlendi, yaprak verdi, çiçek açtı..
“Ege’den Zeybek, Silifke’den yoğurt, Gaziantep’den, Iğdır’dan, Ankara’dan, Karadenizden oyunları ile çocuklarımız alkışları” ne çok hak etti..
Ancak, her şey planlandığı gibi gitmedi..
Birden, bir ters rüzgar esti, herşey altüst oldu..

ŞEMSİYE TERS DÖNDÜ?
Yıllarca, Brüksel’e Eğitim Müşaviri atanamadı..Belçika’dan bir sözleşmeli Müşavir bulundu, olmadı..
Öğretmen getiremez olduk Belçika’ya...
Öğretmenlerimizin adı, sanı  unutulur oldu..
Yerini, bir başka cemaatin adamları aldı!?..
Okullar diktiler, esnafı haraca kestiler, öğrenci başına hizmet adına ne fırtınalar kopardılar, ne?
“Alet olmayan, aldanmayan” kalmadı!
“Şemsiye ters dönmüştü ya”, haydi düzelt düzeltebilirsen?
İşi, “Maarif vakfına” havale ettik..
Başına bizden, yani partiden birini atadık!..
İş bitti, kotarıldı ha?
“Türkçe’nin misyonerliğini ise, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklarına” bıraktık..
Onlarda, işi Yunus Emre Enstitüsü, ile bazı sivil  yapılanmalara havale ettiler..

HAYDİ BAŞLASIN TÜRKÇE DERSLERİ?
“Haydi başlasın Türkçe  ve Türk Kültür Dersleri” dedik ama, başlamışsa, bu sefer bu derslere, bu kurslara öğrenci bulamadık?..
Göstermelik sınıflar, kariyersiz kişilikler ile beş-alt öğrencinin katıldığı sınıflarda, Türkçe ve Türk Kültür Dersleri veriyoruz!..
Ne büyük başarı değil mi?
Nereden, nereye?
Yaparsa,kim yaparmış?

AKYAZI LİSESİ?
Bir “24 Kasım Öğretmenler Günü” daha geride kaldı..
Aklım, fikrim, yıllarca binasına girip çıktığımız, dersliklerinde dirsek çürüttüğümüz, öğretmenlerimizi can kulağı ile dinlediğimiz Akyazı Lisesi yıkıldı!?..
Tüm yaşanmışlıklarımız, hatıralarımız,siyaset adına nasılda yıkıp, kül edildi, nasıl da?
Okulumuz mu?
Ne zaman yapılacak, bilmiyoruz?
Lütfen, yerine bu  okulu “Akyazı Lisesi” olarak yapınız!
Yıkan değil yapan olunuz!
Yıkan değil,yapan!
Yusuf Cinal yazıyor, 25 Kasım 2022 Brüksel