Sevgili okurlar,
28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine giden yolda, ilk adımlarımızı attık ve sandığa ulaşarak, oylarımızı kullandık..
“Derin bir huzur, güven içinde oylarımızı”, atılması gereken adaya attık..
İnşallah, ülkemiz, insanımız, gelecek nesiller için hayırlısı olur!
Bilirim, “bazılarınız bu oyun atılması gereken aday kim” diye, “hin fikirler ile oyumuzu sorgulamıyor” değiller?
Ah, sizi gidi, siziler?
Öyle ya, oyumuzu kime, hangi adaya attık?
Bende kalsa, olmaz mı?
Olur mu?
Ta, Akyazı’dan cevap geldi?

AKYAZI’DAN CEVAP GELDİ?
“Hocam bu sefer Reis’e atmışsındır, yüzündeki nurdan anladım!”
Allah, Allah, “yüzümüzdeki nurdan “ ha?
Teşekkür ederem usta, teşekker ederim!..
Halbuki, ülkenin geldiği şu noktayı görüp, şu okumuş, diploma almış, genç nesillere örnek olmuş birisinin bu soruyu,” beni ti’ye alarak sorduğunu” bilmezmiyim!?
Eh, bir başka arkadaşım, “Akyazı’dan bundan daha iyi bir istek ve tahmin olmaz “ diyerek, beni teselli etmeye çalışmadı değil..
Öyle, ya köy girişine, “buraya Millet İttifakı paydaşları giremez” diye afiş asan, “belediyeye gelir getirmek için, taşınmaz mallarını satan Akyazı Belediyesi ve sınırları içinde yaşayanlardan”, başka ne tür soru gelebilirdi?
Gülüştük geçtik..

BÜYÜK İSKENDER’İN RÜYASI?
Büyük İskender, Anadolu’yu baştan başa geçmiş, İran topraklarına girmiş, “o yıllarda güzelliği ile ün salmış bir Ömer’i” var İranlıların?!
Kafayı Ömer’e takmış!..
Ömer’i istiyor..
Ömer bu ya, belki de bir “kızıl elma” ne dersiniz?
Bizim İranlı vatandaşlarımız çok kurnaz ve zeki..
Hemen bir istişare yapıyorlar..
Haber yalan ya, kim yutturmuş bunu Büyük İskender’e?
Hemen toplanıp, “ Bu Büyük İskender, yalan söylemek olmaz..Bulalım bir Ömer, çıkaralım huzura” diye karar verirler..

BİR ÖMER BULUNUR, HUZURA ÇIKARILIR?
Uzatmayalım, Ömer bulunur ve huzura çıkarılır..
Ömer’i gören Büyük İskender, şok geçirir!..
Nasıl, şok geçirmesin?
Kel, fodul, çirkinlik abidesi bir adam!
Büyük İskender’in ağzından, şu kelimeler dökülür?
“Ömeriniz bu mu?”
Cevap hazır elbette,
“Sultanım, haşmetlim, Nazanderen’de bundan nader Ömer bulunmaz!”
“Bir Ömer için ta, İran’a, Nazanderen’e kadar giden Büyük İskender”,
artık dönüş yolundadır..
Bizlerde Brüksel’de “Ömeri seçmek için”, sandık başına gidiyoruz..
Ömer, kim mi?
Senin adayın, benim adayım!

ADAMLAR NE ÇOK HEYKEL YAPMIŞ?
Kısacası, Türkiye’yi yönetecek Cumhurbaşkanı adaylarından biri?
Brüksel’e gelen Bursalı gazeteci dostum Mehmet Çetinkaya’yı iş insanı Brüksel’den kadim dostum Erol Özen ile birlikte gezdiriyoruz..
Brüksel’in gözde tarihi mekanı “Grand Place” adlı meydandayız..
Mehmet bu,her tarihi bina,obje,doku hakkında sorular soruyor..
Gözleri, 1570’lı, 1600’lü yıllardan kalma binaların üzerindeki heykellere ilişti..
“Adamlar amma çok heykel yapmış” demeyi ihmal etmedi ve bir at üstündeki heykeli gösterdi..
“Evet bu kadar çok heykel var,ama hepsine de bir mana yüklemişler ustam!”
Demek ki, “yol, köprü, tünel, hastane, postane, okul yaparken, heykel yapmayı da” ihmal etmemişler!
Bakıştık, gülüştük!
Ustam, kim bu?

DEVRİN KRALI?
O bir Kral, devrin Kralı.. Önünde kucağındaki çocuğu ile bir kadın..
Kral hazretlerinden şikayetçi?
Neden mi?
“Fakrü-zaruret içinde bir de tecavüze uğradıklarını” söyleyerek, Kral hazretlerini sorumlu tutuyor..
Ama Kral bu, çok kurnaz ve zeki..
Suçu kabullenmiyor, karşı binanın üzerindeki bir başka heykeli gösteriyor..
Son derece, zengin, kellli, felli, şık giyimli, sakallı,c übbeli adam devrin tüccarıdır..
“İşte suçlu bu diyor!”
Suç bu, “öyle şıppadak” diye kabul edilir mi?
Tüccar da işin kolayını bulup, suçu diğer görkemli ihtişamlı, gotik mimarı sitili ile yapılmış binanın zirvesindeki  rahibi işaret ederek, ”aha suçlu odur” diyor..
Devrin rahibi bu, “kiliseler, iyilikler, kötülükler” onlardan sorulur..
Suçu kabul eder mi?

BİZ KRALIMIZIN HİÇ UYUMADIĞINI BİLİYORDUK!
O da etmeyince, kadın tekrar Kral hazretlerine dönerek, “ey kral hazretleri boşuna suçlu aramayınız..Biz sizi biliriz..Size inanır, size güveniriz..Zira biz sizin hiç uyumadığınızı sanıyorduk..Yanılmışız” diye, fakrü zaruret içinde kalmışlığa ve üstelik tecavuz gürmüşlüğe boyun eğer!..
Öyle ya, devrin Kralı uyur mu?
Uyursa, neler olacağını bir tahmin ediniz?
Elbette, bu hikeya Grand Place adlı meydana gelip, gidinlere rehberler tarafından anltılır..
Mehmet Çetinkaya bu, Brusa “a Haber’de” çalışıyor..
Aynı zamanda televizyon programları yapıyor..
Büyük meydanın en görkemli yapısı, cephesi heykellerle donatılmış binanın kulesinin zirvesindeki heykele kafayı takıyor?..
Nasıl takmasın?

BU KULENİN TEPESİNDEKİ NEDİR?
“Bilmek, öğrenmek”,
ne güzel istemdir..
“Yusuf Hocam, bu kulenin zirvesindekine akıl erdiremedim” diye soruyor..
“Sevgili Mehmet Kardeşim, o bir melek, Mikail meleği.. Brüksel’e gelip, gidenleri olduğu kadar, Brüksel’de yaşayanları kötülüklerden korur..İyilik timsali olarak, güzellikler dağıtır! Önündeki ejderha ile bunun için savaşır..”
Brüksel’de oylarımızı kullanacağız..
Sandık Merkezi, Brüksel’in Atomium parkı içindeki sergi saraylarından birinde..
Arkadaşım Okyay Karataş ve eşim Fatma Cinal ile bir tramvay alıyorz.. Sonra bir başka metro ile seçim adresine ulaşıyoruz..
O da ne?

KÜÇÜKLERİN BÜYÜK MESAJLARI?
Seçim salonu, bu defa değiştirilmiş..
Türk Bayrakları ve altında bir ok işareti, seçim merkezini gösteriyor..
İyi ki, bunlara akıl etmişler..
Yürümeye başlıyoruz..
Yolda, yaşlılar yorgunluktan dinlene, dinlene ilerliyorlar..
Büyük bir kalabalık, seçim merkezine doğru ilerliyor..
Oyunu kullanıp, dönenler var..
Bir küçük kız, kalp işareti yaparak, “Her şey çok güzel olacak” diye haykırıyor..
Gülümseyen yüzler kadar, gözlerini börtletenler yok değil!?..
Az ötede, bir küçük oğlan, “bozkurt işareti, bir küçük kız ise rabia işereti yaparak”, bizleri selamlıyorlar..
Büyükler tedirgin ama, gülümsemeler, hoşgörüler yüzlere yansıyor..
Gülümsemeler arasında, bir kilometre aşkın yol yürüdük!..
Salon hala uzakta!..

SALONDA ÇATLAK SESLER?
Bir üst geçitten sonra, yürümeyen merdivenlerden aşağı inip, sandıkların bulunduğu alana geliyoruz..
Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Başkonsolosu Umut Deniz, selamlaşıyor, elini sıkıyorum..Çok meşgul, telefonlara cevap yetiştirmeye çalışıyor..
Nihayet, oy kullanma sırasındayız..
O da ne?
Bir öğürtü, bir öğürtü ki, salonda bir öğürtü sesi yankılanıyor..
Kötü örnek olmak işte tam da bu!?
Bir genç kadın, meğer “ oooohhhhh, ooooooh” çekiyor!..
Ama ne öğürtü?
Bir kadına yakışıyor mu?
Yakınları ve oradaki görevliler koluna girip, onu oradan uzaklaştırıyorlar..
Bir başkası ise, “ E r d o g a n” diye kıçını yırtarcasına nara atıyor..
Define bulmuşçasına ya?

YILLARCA AVRUPA’DA YAŞA?
Hemen onudu da derdest ederek, salondan uzaklaştırıyorlar..
Orada bulunanlar, “yıllarca Avrupa’da yaşa, hala insanlık ile tanışma ve başkalarını rahatsız etmemeyi öğrenme” demeden kendini alamıyorlar!..
Alt tarafı ülkeyi beş yıllığına yönetecek cumhurbaşkanını seçiyoruz..
Bu bir savaş hali de değil..
Sevgi,saygı anlayışı içinde oyunu kullanmak varken, böyle insanları tahrik etmek, dürtmek neyin nesi?
Maalese bu hallerimizde var!
Sandık başına gidip, huzur ve güven içinde oyumuzu kullandık..Şimdi bu oylara sahip çıkmak, devletimizin, yani Yüksek Seçim Kurulu’nun(YSK) işidir..
İnşallah, bu oyların başına bir şeyler gelmez!
Yusuf Cinal yazıyor, 22 Mayıs 2024