Türkler'in, egemenlik altına aldığı topluluklara hoşgörülü davranması, Osmanlılar’la sınırlı kalmayan çok eski bir devlet politikası olarak bilinmektedir. Özgürlükçü gelenek; Hititler'den Selçuklular'a, Göktürkler'den Gazneliler'e, Babürler'den Osmanlılar'a kadar binlerce yıl sürerek günümüze kadar gelmiştir.

Merkeziyetçi bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti yönetiminin, merkezinde Padişah ve saray teşkilatı bulunmaktaydı.

Osmanlı Devleti'nde mutlak yönetim padişaha ait olmasına rağmen, bazı işlerde yetkileri devlet adamlarına verilmişti.

Padişahın görevleri arasında; kanunlara uygun olarak ülkeyi yönetmek, halkın huzur ve refahı için çalışmak söylenebilir.

Farklı inançtan herkese açık olan Divan Kurulu, ülke meselelerinin görüşülerek karara bağlandığı yerdi. Divan teşkilatının işleyişi, teknik olarak bugünkü Bakanlar Kurulu 'na benzer. Divan' da aynı zamanda halkın şikâyetleri de dinlenmekteydi.

Osmanlı' da adalet; devlet sınırları içerisinde şeriatın yerine getirilmesiydi.

Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olmasına dayanan yönetim şekli; saltanat dediğimiz. Bolluk, zenginlik ve gösteriş anlamında bir durum.

Babadan oğula geçen bir hanedanın sistemi yönetimiyle, halkın, saraya biat olgusu kaçınılmazdır.

Yukarıda söz ettiğim; hepimizin tarih derslerinde edindiğimiz bilgiler arasından kısaca seçilmiş olanlardır.

Saltanat, 1 Kasım 1922 de kaldırılmıştır. Çünkü ulusal hâkimiyet anlayışını içinde barındırmaz. Saltanatla yönetilen bir devlet, hükümdar ve ailesi tarafından yönetilir. Halkın kesinlikle söz hakkı yoktur.

Saltanatın kaldırılmasıyla 600 yıllık Osmanlı saltanatı sona erdi ve TBMM kuruldu. Türk Milleti' ne zararlı olduğu gerekçesiyle kaldırılan saltanat; Cumhuriyetin ilanı ile asla tekrarlanamayacak bir sistemdir.

Cumhuriyetin temel ilkeleri ise; demokratik devlet, hürriyet ve eşitlik, hukuk devleti, laik devlet, sosyal devlet, siyasi partiler ve Atatürk milliyetçiliği olarak sıralanır kısaca.

Egemenliği doğrudan millete dayanan, yöneticileri halkın oyu ile belirli bir süre için seçilen yönetim şekli Cumhuriyet; demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir ilkedir.

Şimdi; "bu kadar tarih bilgisi nedir" diye düşünenlere cevap vermek istiyorum. Ülkemizin yönetim şekli Cumhuriyet ise; son yıllarda, yaşadığımız topraklarda nasıl bir sistem görüyorsunuz? Sizce adil, demokratik, hukuk üstünlüğüne dayanan bir sistem var mıdır? Osmanlı yönetiminde dahi kadı efendilerin söz ve kararları, padişah tarafından bile dikkate alınır iken, günümüzde hukuk insanlarının adalete uygun ve tarafsız, baskı altında olmadan karar verme yetkisinde olduğunu görebiliyor musunuz? Ya da herhangi bir esnafın, memurun veya işçinin, siyasi görüşünü dile getirebildiğine tanık olabiliyor musunuz? Neden? Çünkü aslında demokratik yönetim sisteminde olan ülkede, maalesef bir hanedanlık sistemi yavaş yavaş oturuyor. Kendi görüşünden olmayan insanlara adeta zulme varan yaptırımlar uygulanıyor olması hepimizin gözünden kaçıyor mu?

Az önce kısaca açıkladığım padişahlık sisteminde dahi, ülke ile ilgili herhangi bir konuda karar alınırken; divan üyelerinin fikirleri alınırdı. Son söz padişahın bile olsa sistem böyleydi. Biz, böyle bir sistemden Cumhuriyet yönetimine kavuşmuş bir milletken, neden şimdiki yanlışlıkları göz ardı ediyoruz? Neden eğitimden sağlığa, memleketle ilgili her meselede bir kişinin iki dudağı arasından çıkan emirleri uygulayan bir yönetim anlayışı oluştu?

üniversite tercihlerini yapacak olan bir gence hukuk fakültesini yazıp yazmayacağını sordum. Aldığım cevabı aynen iletiyorum:" Hukukçu olarak mesleğimi layıkıyla yapabileceğime inanmıyorum. Çünkü bu sisteme göre ancak bir emir kulu olabilirim. Oysaki hukuk; hiç kimseye boyun eğilmeyen bir meslek değil mi?". Atatürk'ün " gelecek nesil sizlerin eseri olacaktır" dediği gençlik; işte bu kadar umutsuz, işte bu kadar hayalleri çalınmış bir durumda.

Kolay kazanılmadı bu özgürlük, hiç kolay kurulmadı bu Cumhuriyet. Atatürk Cumhuriyeti'ni ilelebet yaşatmak da; birinci vazifemiz.

Halkın oyları ile seçilmiş devlet yöneticilerinin; bir kişinin emri ile istifaya zorlanarak görevden alınması, demokratik yönetime uygun bir hareket midir?

'Bizden olanlar ve olmayanlar' cümlesiyle betimlenen bir topluluk mudur ülkemiz insanları? Gazetecilerin, yazarların özgürce eleştiremediği, uygulanan politikaların yanlışlığı ve yandaşlığı yüzünden kötü günler geçiren ülke; daha ne kadar bu durumu seyredebilir?

Son zamanlarda yaşadığımız ülke yönetim biçimi; hanedanlık desek değil, derebeylik desek değil. Lakin tek şunu biliriz ki; Cumhuriyet'in bize sunduğu demokrasi, laiklik, özgürlükçü zihniyet ve ilerici hukuk, hiçbir şekilde elimizden alınamayacaktır.

Kim ne yapmaya çalışırsa çalışsın; "BİZ TÜRKLER, BÜTÜN TARİHİMİZ BOYUNCA HÜRRİYET VE İSTİKLÂLE TİMSAL OLMUŞ VE OLMAYA DEVAM EDECEK BİR MİLLETİZ" KEMAL ATATÜRK.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.