Allah sizi inandırsın bugün hiç kötü bir şey yazmaya niyetim yoktu!
Hatta yatağımdan kişi başına düşen milli gelirin 10.000 Dolarını kazanıyormuşum gibi uyanmayı planlıyordum. Villasında yaşayan zengin ve tasasız bir gazeteci edasıyla göl manzarası varmışçasına kahvemi içmeyi planlıyordum.
Ne yazık ki, gerçek hayat böyle olmuyor. Sabah yatağımdan dehşet verici bir diş ağrısıyla kalktım.
Şahsen diş doktorlarına, diş poliklinikliklerine alışık birisiyim. Elime ilk çikolatayı aldığım günden bu yana hep yolum diş doktorlarıyla kesişmiştir. Ama daha önce hiç, tamamen bu konu üzerinde çalışan bir diş hastanesine gitmemiştim. Serdivan’da yeni açılan Sakarya Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi bu konudaki ilk deneyimim oldu. Daha önce Toyota Hastanesinin bulunduğu bölgede yer alan hastane şimdilerde Serdivan’da hizmet veriyor. Yepyeni bir bina…
***
Oldukça modern ve donanımlı bir bina olduğu her halinden belli. Bina o kadar yeni ki, henüz otopark bariyerlerinin üzerindeki naylon dahi sökülmemiş. Çok kısa zamanda inşa edilerek sağlık hizmetine sokulması takdir edilecek bir durum. Yeri gelmişken şunu ifade etmekte fayda var: AKP hükümetiyle birlikte kamu inşaatlarının yüzyıllar(!) süreci sona erdi. Maşallah o kadar hızlı ve o kadar çok inşaat yapıyorlar ki, inşaat ne zaman başlıyor ne zaman bitiyor insan kestiremiyor bile. Mesela ben küçük miniciktim AFA inşaat halindeydi, hep inşaat vardı… O inşaatı bile bu hükümet tamamladı. Hatta onunla bile kalmadı tamamladığı binayı yıktı. Şimdilerde üstüne yeniden bina inşa ediyor. Demem o ki, eski hükümetler bir binayı bitirene kadar şimdiki hükümet aynı zaman zarfında aynı binayı yıkıp yeniden yapabiliyor. İnşaattaki bu başarı mükemmel. Sanırsın ki, devlet değil inşaat şirketi mübarek!
***
İşte böyle bir başarıyla Serdivan’da da bir nefeste Diş Hastanesi inşa edildi. Ben bir kere inşaatın başladığını gördüm, ikinci kez gittiğimde her şey bitmiş! Bravo!
Dişime geri dönecek olursam. Feci acıyla birlikte ben de sabah erken saatte gazeteye gitmeden önce kendimi Diş Hastanesi’ne attım. Randevum olmadığı için beni Acil kaydıyla kabul ettiler. Mükemmel bir hizmet, cumartesi olduğu için veya hastane yeni olduğu için, bilemiyorum koridorlar bomboş nöbetçi ekip hizmet veriyor. Kesinlikle hasta için büyük kolaylıklar ve konforlu bir yapı. A yıldız bir hizmet.
Nüfus cüzdanını veriyorsunuz, hemen kabul edildim. Her şey yerli yerinde. Doktorum gelip muayene etti. Dolgulu dişlerimden birisinde büyük bir arıza var bu aşikar. Lakin doktor da ne olduğunu bilemiyor; tahminler üzerinde konuşuyoruz. Dolgu olduğu için iltihap yapmış olabilir, köklerde de sorun olabilir.
Dedim, doktorcuğum tahminleri bırakıp bilimsel konuşsak mı dişe bir röntgen çektirsek. Dedi, bugün cumartesi. Anlamadım?...
Nazik bir şekilde izah etti; cumartesi –hafta sonu- olduğu için röntgen çalışmıyor. Yani benim eşek gibi çalıştığım cumartesi gününde hastanedeki röntgen makinesi cumartesi tatili yapıyor. Vay, arkadaş!!!
Tüm kariyerim boyunca cumartesi günleri çalıştım. Demek ki, memlekette röntgen makinesi gibi çalışmak lazım cumartesi-pazar tatil… Koskoca doktor orada, tıbbi sekreter orada, güvenlik, temizlik elemanı orada ama röntgen makinesi izinli. Yani madem ki, hastane bir şekil cumartesi çalışıyor kardeşim röntgen makinesi neden izin kullanıyor. Bu röntgenin ayrıcalığı ne yani! Diğer bütün aletler Türk standartlarına göre çalışacak, röntgen AB standartlarında. Nereden geliyor röntgene bu ayrıcalık acaba?
***
Buna benzer hayıflanmadan sonra istediğim cevapları alamadan ve dişimde deli ağrıyla birlikte hastaneden ayrıldım. Kendi doktorum olan Elbirlik’in kliğine gittim. Röntgenin cumartesi izni yokmuş, mesaideymiş. Hemen bir röntgen çekildi; dişi kaybetmişiz!
Acımız büyük! Ama öte yandan insan şunu da düşünmeden edemiyor; 2-3 ayda koca binalar yapılıyor, büyük yatırımlarla aletler alınıyor ama kullanılamıyor, kullanılmıyor. Neden röntgen cumartesi izni yapar? Peki, benim bir doktorum ve kliniği var. Olmayan vatandaş röntgen makinesinin iznini mi bekleyecek.