Cem Bükülmez Çarşamba günü ‘Bizim Sakarya’daydı…
Daha önce randevulaşmıştık; ama, üzerinize afiyet, insanı eve hapseden gribe yakalandığım için ertelemiştik…
Bükülmez telefon edince dedim ki:
- Bir zahmet gazeteye gel…
- Saat 12 iyi mi?..
- İyi…

***

Tam saatinde geldi…
- Kahve?...
- Sağol…
Kahveleri içerken konuştuk…
Adapazarı Belediye Başkanlığı için bağımsız adaylık başvurusunda bulunmuş...
İçlerinde akademisyenlerin de olduğu bir çalışma grubu ile yola çıkmış…
Sosyal medya üzerinden kendilerini tanıtmaya çalışıyorlar, alanda birebir çalışma yürütüyorlar…
Yolu açık olsun…

***

Cem’le yıllar önce Hasırcılar’da Sarı Hikmet’in kahvehanesinde tanışmıştım…
Henüz tanışıklığın ilk günlerinde kelle değil kafa taşıdığını düşünmüştüm…
Sırasında nükte, gırgır, hiciv dümdüz gidiyor, yerinde de ciddi mi ciddi bir kimlik oluveriyordu…
İlginç bir retoriği vardı, ülke ahvali üzerine tartışmalarda genelde dinlemeyi yeğliyordu; ama, sorduğu sorularla anlatanı ters köşeye yatırmayı da biliyordu…

Bu kez bağımsız belediye başkan adayı olarak karşımıza çıkan Cem Bükülmez ilginç saptamalarda bulundu…

Şu sözlerinin altını çizdim:
- Türkiye’de siyasi partiler amacından uzaklaştı…
- Partiler ülke sorunlarına çözüm değil ‘politikacı sektörü’ üretti…
- Demirel’siz DYP, Özal’sız ANAP ne ise Erdoğan’sız AKP’de odur…
- Liderler hepimiz yerine düşünüyor, karar veriyor…

Şu sorularına da takıldım:
- CHP Türkiye’nin tüm il ve ilçelerinde seçime girmiyor; Cumhuriyeti kurmuş asırlık bir partiye yakışıyor mu?...
- Muhafazakar kimlikli AKP, insanlara sadece Allah’ın sorabileceği soruları sorabiliyor, inancı olan Müslüman bu yaklaşımın şirk koşmak olduğunu bilip Allah’tan korkmaz mı?...
- MHP bir ‘beka sorunu’ tutturmuş gidiyor; bir beka sorunu olduğuna inanıyoruz; ama, beka sorunun tam göbeğinde bugünkü halleriyle bu siyasi partiler oturmuyor mu? 
- Önceliğini MHP’nin önüne geçmek üzerine kurgulamış İYİ Parti ülkeye nasıl umut olabilir?

***

Bu  saptamalara siz ne dersiniz, bilemem…
Cem Bükülmez’i bugün bu köşeye konuk etmemin nedeni var…
Beni ırgalayan yanı şu:
Geçenlerde Fransa ve İtalya’da partiler üzerine yapılan bir araştırmaya gözüm takıldı…
Demokrasinin geçerli olduğu bu ülkelerde partilere güven yüzde 9’lara kadar gerilemiş…
İlginç değil mi?...
Demek ki bugünün bazı Avrupa ülke yönetimlerinde, değişik platformlarda örgütlenen hareketlerin olması boşuna değil…
Gelişen teknoloji ile dünya artık avuç içi kadar…
Teknoloji olanaklarının bu büyüklükte olmadığı zaman diliminde Avrupa’daki siyasi gelişmeler ister istemez Türkiye’yi de etkiliyordu…
1970’lerde yükselen sol, 1980’lerde serbest piyasa ekonomisine dayalı liberalizme yerini bırakmıştı…
1990’ların sonu ve 2000’li yıllarda ulus devlet kavramı üzerine tartışmalar başlatıldı…
Türkiye bu gelişmelerden nasibini aldı…
Sırada siyasi partiler üzerine başlatılan tartışma mı var?...
Yeni bir sürecin başında mıyız?

***

Siyasi partiler tarihi her zaman aynı hızda evrilmiyor; değişimin ivmesi, artar ya da yavaşlar…
Konuya bir bütün olarak bakıldığında, Cem Bükülmez ve arkadaşlarının çıkış amaçları, söylemleri ve yöntemleri sanırım bir gösterge oluşturuyor
Partilerin düşünme zamanı!..