Sakarya, özellikle de şehir merkezi olarak sayılan, Adapazarı-Serdivan-Erenler üçgeni avuç içi kadar. İmara açık olup, inşaat yapılmayan arazi neredeyse bitti. Hızlı bir şekilde, tarım arazilerini, otlakları, meraları yemeye başladık. Bu gidişin bir gün kendi kendimizi yemeye kadar gideceğinden korkuyorum!
**
Deprem sonrası, tam on beş yıl sonra, konut yapılacak alanlar bittikten sonra iki kat inadından vazgeçilip, kibar bir teklifle üç kata çıkıldı. Depremin hemen ertesinde de yazdık, sonrasında da yazdık. Hala yazıyoruz. Bu şehrin zemini sağlam bölgelerine mutlaka çok katlı binalar yapılmalı. Her yıl yaklaşık elli bin konuta ihtiyacı olan bu şehir, sağlam zeminli bölgelerde çok katlı binalara kavuşmazsa, yukarıda belirttiğim gibi beş-on sene sonra tarım arazilerinin, otlakların ve meraların en az yarısını daha kaybedecek.
**
Batımızdaki Kocaeli ve Merkezi İzmit. Depremden hemen sonra sağlam zeminli bölgelerinde üç-beş kat değil, sekiz-on kat değil, yirmi-yirmi iki kat binalar inşa etmeye başladılar. Hala da devam ediyorlar. Doğumuzdaki Düzce. Gazetelerdeki ilanlardan görüyoruz, on yedi-on sekiz katlı binaların temelleri atılıyor. Bizde sağlam zeminli bölgeler yok mu? Çok ama oralarda bile buna nedense cesaretimiz yok.
**
Camili ve Karaman’da deprem sonrası yapılan deprem konutları, bir, iki ve üç kat olarak inşa edildi. Yazık edildi. Şehrin en sağlam bölgeleri, az katlılara heba edildi. Yıllar sonra Korucuk’ta ve Camili’nin bazı bölgelerinde TOKİ beş katlı binalar inşa etmeye başladı. Birkaç yıl sonra da Korucuk’ta özel kooperatiflere beş kat izni çıktı.
**
Şehir merkezinin dört bir yanı tepe ve sağlam zemin. Şehir merkezinden çıkın, nereye giderseniz gidin zemin hep sağlam. Ama vatandaş kendine konut yaparsa iki veya en fazla üç kat ruhsat. TOKİ veya özel kooperatif yaparsa beş kat. Neden sağlam zeminli bölgelerde gelişmiş yapı teknikleriyle kat sayısını sekizlere, onlara, on ikilere çıkarmıyoruz?
**
İzmit’te, Düzce’de bu işi yapabilecek, mimarlar, mühendisler, müteahhitler ver da, biz de yok mu? Bizim mühendisimiz, bizim mimarımız, bizim müteahhidimiz onların mühendisi, mimarı, müteahhidi kadar yetenekli değil mi? Elbette yetenekli. Hatta daha da çok yetenekli. Oma o şans verilmiyor.
**
Efendim, Sakarya halkı depremde psikolojik travmalar geçirmiş, çok katlı binalarda yaşayamazmış. Peki, o zaman İzmit’te nasıl yaşıyor. İzmit’te insanlar deprem nedeniyle psikolojik travma yaşamadı mı? Düzce’de yeni yapılacak olan on yedi-on sekiz katlı binaların temeli atılmadan daireler satılmaya başlandı. Onlar depremde psikolojik travma geçirmedi mi?
**
El alem, denizin ortasına yirmi katlı, otuz katlı platform oturturken, biz yumuşak zemin diye iki kat diretmesi yaptık. Zemini gevşek bölgeler için bütün inşaatların şartnamesini değiştir, tekniklerini değiştir. ‘Şu, şu şartlarda yaparsanız, şu kadar kat çıkabilirsiniz’ de, yapılırken de denetle. Nasıl olmazmış? Bal gibi de olur.
**
Sağlam zeminli bölgelerde de İzmit-Düzce örneği gibi, aynı teknikle çıkılsın on-on beş-yirmi kat. Böylece hem, dar alanda daha çok insanı iskan ettirmiş oluruz, hem de tarım arazilerini, otlakları ve meraları korumuş oluruz. Bu böyle devam ederse gün gelecek, tarlada yetiştirilen ürünleri değil, birbirimizi yiyeceğiz!..