Ne hayallerle başladık üniversiteye. Daha ilk günlerden hangi alanda çalışmak istediğimizi sorardık birbirimize.
Mezun olur olmaz yönetici mühendisler olarak çalışmaya başlayacağımızı zannederdik. Bir an önce bitse de, son moda kıyafetlerimizle,son model arabalarımızda gezsek diye beklerdik.
Endüstri mühendisleri olarak diğer mühendisliklere biraz yukarıdan bakmayı da ihmal etmezdik. “Bizler, sizlerin yöneticileri olacağız. Hepinizden biraz biraz öğrenip size biz iş vereceğiz” diyerek büyüklenirdik.
Uluslararası kurumsal şirketlerin CEO pozisyonlarındaki kişilerin hep endüstri mühendisi olduğunu örnek gösterirdik.
O zamanlar, siyasi oyunların, çıkar çatışmalarının, kurumsal imajların, şirket politikalarının ne olduğunu bilmezdik. Networkmüş, üniversite adıymış, din, dil, ırkmış hiç düşünmezdik.
Derken, kimimiz okumaya başladı bir şeyleri, okumaya, araştırmaya ve anlatmaya.
Yurtdışında yüksek lisans şart diye karar verildi önce. İngilizce öğrenmek için her şey yapılmalıydı kimilerince.
Amerika, İngiltere hatta Malta tek tek denendi hayat şartları el verdiğince. Sonra network dedi birileri.
“Network”. Akraban olmadığı halde torpil yapan, seni koruyup arka çıkan birilerinin olması diye de açıkladı networkü o birileri.
İtiraz edenler, ben kendi kendime başaracağım diye direnenler çıktı o günlerde. O direnenlerin hepsi torpil peşindeşimdilerde.
O zaman anlaşıldı kendi üniversitenden mezun olup sana arka çıkacakların gücünün önemi. Bir garip Gazi üniversitesiydi bizimkisi. Üniversiteyi kazandığın andan itibaren damgalandığın. Bize arka çıkacak mezunlarımız yoktu.
Bunu anladığımız gün kimimiz hayatta daha sağlam kalabilmek için gün be gün güçlendi. Her yeni yılını dolu dolu geçirdi.
Arkasında dağ olacak networkler, önüne kapıları açacak kurumsal şirketler biriktirdi. Diğerleri ise “nasipse para pul, o gelip beni bulur” deyip yan gelip yattı.
Çok gariptir ki, mezun olmaya birkaç adım kala hala yan gelip yatmaya devam ediyor o birileri.
Mezun olduktan sonrada “iş yok, bu memlekette işsizlik çok” diye de bağırmaya başlayacaklar siz duymazdan gelin. “İş bulmak için ne yaptın ki” deyip geçin.
Başlarken hayallerimiz vardı hepimizin. Hedeflerimiz, sahip olmak istediklerimiz hep aynıydı. Hayallerine ulaşmak için çalışanlarda oldu, vazgeçip anın tadını çıkaranlarda.
Hayaller, beklentiler bir de gerçekler var hayatta. Hayaller maşallah hepimizde dolu dolu var.
Beklentiler desen onlarda zirvede. Peki ama gerçekler ne alemde? Kaç kişi çalışıyor hayattan beklediklerine ulaşmak için?
Yapılacaklar o kadar basit ve belli ki üniversite döneminde. Sadece biraz okuyup, birazda keyfinden taviz vereceksin ve her şey çözülecek.
Networkünde torpilden farkı bu zaten. Torpil çalışmayan adamı kayırmakken, network, çalışanların içinden kayırıyor seni.
Kulağına küpe olsun üniversiteye yeni başlayacak gençlerin. Ya kendinden networklü üniversitelere yerleşsinler, yada kendi networklerini biriktirmek için çok çalışsınlar.
Yani bülbülü ve ördeği birbirinden doğru ayırt etsinler. Ördekle gezip göle varacaklarına bülbülle gezip güle varacakları okullara yerleşmeye çalışsınlar.