Ünal Ozan’ın bu ilde izleri vardır. Bu gerçeği hiç kimse yadsıyamaz. Ben ‘Ünal Ozan’ ile bir vesile ile bir kez, bir süre birlikte oldum. Bir kez de arkadaşlarla birlikteydik, bir toplantıda idi, gördüm onu, güler yüzü hafızamda. Bir kez de bürosuna ben kendim gittim.
Ne ki anlatmak istediklerim bunlar değil; Ünal Ozan’la ilgili bir başka anım var.
Anlatayım…
Adapazarı’na yeni geldik. Serdivan’da ‘Özlem Evler’ sitesinde oturuyoruz. Alt katta bir komşumuz var Ali Ayan. Belediye de çalışıyormuş. Ben bu olayı yazdım; ama, Ozan’ın 16’ncı ölüm yıldönümünde yine ele alıyım dedim. Tekrarda yarar vardır derler.
Ali Ayan’la yakın bir dostluğumuz var. Sık sık birlikte oluyoruz. İyi, düzgün insanlar. Bir gün konu nasıl açıldıysa pek hatırlamıyorum, söz Sait Faik Abasıyanık ve Ünal Ozan’a geldi.
Sait Faik Adapazarı ile bütünleşmiş bir isim. Ünlü öykücümüz; edebiyat denince akla gelen isimlerin başında yer alır.
Burgazada’da Sait Faik Müzesi’ni gezdim.
Edebiyata yaptığı hizmetlerden dolayı Mark Twain Derneği’nce onur üyesi seçilir.
Sait Faik vasiyeti üzerine kitap telif ücretlerinden elde edilen gelirler Darüşşafaka Cemiyeti’ne kalır.
Bu cemiyet yetim çocukları okutur.
Sait Faik armağanı bugün de devam etmektedir.
O müze ile ilgili gözlemlerim bir başka yazıda inşallah.
Bu büyük hikayecimizin bugün Adapazarı’nda bir heykeli bulunmaktadır. Heykel, Abhaz kökenli heykeltıraş Vitali Ceniya tarafından İzmir’de bir atölyede yapılmıştır. Sanat değeri yüksek bulunan heykeli, ne ki İzmir’den buraya koruyarak getirmek sorundur. Ali Ayan ve görevli birkaç arkadaşı İzmir’e giderler ve heykeli özenle Adapazarı’na getirmeye muvaffak olurlar.
Heykel, edebiyat dünyasından pek çok ünlü ismin katılımıyla dikilir.
Ben gittim o heykeli gördüm, yer aldığı parkı gezdim. Açılış günü orada bulunan Sait Faik dostları heykeli eşsiz nitelikte bir sanat eseri olarak bulmuşlardı. Sait Faik’in elinde sayfaları açık kitabı ve rüzgarla havalanmış pardüsüsünün eteği, yazarımızın ‘özgürlük’ yanını ifade ettiği konuşulmuştu.
Sait Faik’i okuyup da etkilenmeyen yoktur. Balıkçıları, sıradan insanları yazmasaydım deli olacaktım, diyor. Ve hemen bir sarı defter alıyor. Yazıyor ve günümüze o eşsiz öyküleri kalıyor.
Ünal Ozan’ı bir vesileyle bir başka şehrin ilçe belediye başkanından da iyilik ve güzellikle dinlemişliğim oldu.
Adapazarı’nın güzelleşmesi ve daha iyi bir yaşam kalitesine ulaşması için her kim ne yaptıysa helal olsun.
Ocu bucu diye bakmamak lazım.
Her kim olursa olsun şehri yönetenler işbaşına gelince öncekinin koyduğu tuğlanın üzerine bir tuğlada o koyuyor.
Hiç kimsenin verdiği hizmeti inkar etmeden, iyi, doğru hizmetlerine takdir etme erdemine sahip olmak zorundayız. Ahlak bunu gerektirir.
Ya işte böyle, Sait Faik var, Ünal Ozan var, heykeltıraş Vitali Ceniya var, heykel var; bende çorbada tuzu olan Ali Ayan’ı anarak katmak istedim.
O gün İzmir’den Adapazarı’na bir taş kütlesi değil, bir sanat eseri, bir tarih taşıdığının bilincinde olan Ali Ayan şimdi Hendek ilçesinin bir köyünde yaşıyor. Görüşüyoruz. Gittiğimizde evlerinde kalıyoruz. O da ben yaşlarda, yanılmıyorsam 73 yaşında. Allah sağlıklı ömür versin.