Koltuğuna oturdu. Diğer yolcuların, kabin memurlarının yardımıyla yerlerine oturmalarını izledi. Yanan kemer ikaz ışığıyla birlikte kemerini taktı. Son kontroller yapıldıktan sonra uçak kalkış için sıraya girdi. Kısa bir süre sonra kalkış izni verildi. Kaptanın konuşmaları, yolculuğun üç saat süreceği yönündeydi. Hava güzel ve açıktı. Kemerini çıkardı ve derin bir nefes çekti. Öte yandan servis başlamıştı. Kimi yemek yiyordu, kimi bir şeyler içiyordu. Her şey normal giderken sol motorun altından ters bir rüzgâr uçağın sağ yöne doğru şiddetli bir şekilde sallanmasına neden oldu. Bu sarsıntının uçak personeli tarafından çok önemsenmediği belliydi çünkü ne kemer ikaz ışığı yanıyordu ne de kabin memurları servisi durdurmuşlardı. İçi rahat bir şekilde arkasına yaslanarak uyumaya çalıştı.
Gözünü kapattığı gibi açması bir oldu. Ufak bir sarsıntı hissetti ama etrafına baktığında herkes normal uçuş seyrine devam ediyordu. O kemerini bağlamayı tercih etti. Kemer tokasını taktığı anda kemer ikaz ışığı yandı. Kabin memurları hızlıca servis arabasını arkaya doğru götürürken, bir yandan da yolculara yerlerine geçmelerini ve kemerlerini takmalarını söylüyordu.
Aniden hoparlörden pilotun sesi duyuldu: ‘’Değerli Yolcularımız, ani ve beklenmedik bir hava dalgasının içinden geçmek zorundayız. Hafif sallantılar hissedeceğiz’’. Kemerini iyice sıktı ve başlayacak olan türbülansın bir an önce bitmesini istedi. Bu esnada, uçak şiddetli bir şekilde burnunu havaya kaldırdı ve sarsıcı bir şekilde normal haline döndü. Koltukların üstlerinde yer alan kabin bagajlarından bazıları açıldı ve birkaç parça eşya yere düştü.
Yolcular arasında ister istemez büyük bir panik başlamıştı. Uçak büyük bir sallantı sonrasında sola doğru şiddetli bir şekilde yatıp kendi etrafında taklalar atarak tam üç yüz altmış beş derece dönmeye başladı. Çığlık atanlar, kusanlar, dua edenler, bağıranlar, bayılanlar… Uçakta tam bir panik havası oluştu. Uçağın yolculara son bir sürprizi daha vardı. Burnunu dik bir açıyla aşağıya doğru çevirdi ve son hızla aşağıya doğru alçalışa geçti. Adam, bayılıp ayılıyordu. O anlardan birinde kısa bir süre olsa da durumun farkına vardı ama yapacak bir şeyi yoktu. Son hatırladığı oksijen maskelerinin üst kabinden sarktığı ve uçağın içinde yüksek seste çalan ikaz ışıklarının olduğuydu. Sonrasında da şiddetli bir şekilde yere çakılış anını duyar gibi oldu ve her şey karardı…
Adam pilotun anonsuyla gözlerini açtı. Heyecanlı bir şekilde koltuğunda kendini dikleştirdi ve sağına soluna baktı. Yolcular farklıydı, konuşan pilotun sesi de farklıydı. Etrafında kabin memuru aradı fakat göremedi. Tam çağırma butonuna basacaktı ki, pilotun anonsuna dikkat kesildi. ‘’Yolculuğumuz başarılı bir şekilde sona ermiştir. Bizi seçtiğiniz için teşekkür ederiz.’’ Her şeyin bir rüya olduğunu anlayınca hafif bir tebessüm etti ve ayağa kalkıp, çıkışa doğru yöneldi.