SİYASET’TE GÜNDEM: DİKTATÖRLÜK!

Peki, hangi halk o gündeme çanak tutuyor?  Gelişmişliği lafta kalan, tartışılan her ülkede ve hemen her alanda diktatörlük yok mudur?

Bugün gidin bir siyasi partiye üye olmaya kalkın. Üye oldunuz; hadi mahalle delegesi olun! Delege oldunuz; hadi yönetici adayı olun! Kolay mı öyle?

Her mahalle, köy, ilçe ve şehrin parti içi diktatörlerini nasıl geçeceksin?

Sakarya’da sadece siyaset dünyasını izlemek yeter. Milletvekili seçilenin ilk işi şehrindedir; Partide tüm ipleri ele geçirmek ömür boyu seçilme garantisidir.

Sakarya’da yapılan siyasi parti il seçimlerine bakın.Milletvekilleri ve tüm seçilmişler; İl Yönetimlerini, delegeleri kendi kapısına bağlamak için uğraşır.

Ki; Genel Başkanı, Genel Merkezi de bağladın mı; seçildiğin şehrin parti diktatörü oldun, gitti! Partinin ömür boyu kent diktatörü!

Bunu hazmeden; hak edeni hak ettiği yere seçmeyen; partisini yönetecekleri tam ve çağdaş demokrasi ile seçemeyenler siyasetin kapısından bile geçmemeli!

 “Kafanızı kaldırın, etrafınıza bir bakın!” bile demem. Kimi evlerde, kimi sokaklarda, ünlü alışveriş-eğlence caddelerinde, mahallerde, herkesçe bilinen diktatörler var mı?

Diktatörlerini ülke halkları kendileri yaratırlar. Cahil aklımla yazıyorum; Antropologlar-sosyologlar açık yüreklilikle konuşabilse, bir kaşık suda boğarız!

Diktatörlüğü yaratan nedenler ve halklar için ciltler dolusu kitap yazılır. Ama, gelişmesini tamamlayamamış ülkelerin siyaset dünyasında; hemen her siyasi parti sadece karşısında olduğu partinin diktatörünü görür, gösterir.

Şu gerçeği görelim: sporun, sanatın içinde bile diktatörler vardır. “ Gösterin!” desem, bir çırpıda sayarsınız! Bunları yaratan insan hamuru, kitlesel zaaflardır!

Çarşı pazara, paranın, rantın olduğu hemen her yere bir bakın. Paran olsa, işi de bilsen bile; dilediğin zaman, dilediğin yerde ve yasalara da uyarak, düşündüğün işi yapabilir misin? Bak bakalım, karşına çıkan sektöreldiktatörler olacak mı?

Amcan yoksa; şu sokak köşesinde bir simitçi tezgahı aç, ya da fiş kesmeyen bir açık otopark çalıştır da görelim!

“ Seçimle geldik! Bizi halk seçti! Halkımızın emrindeyiz!” laflarını gelişmesini tamamlamış ülke halkları yerse; O kervan öyle yürür gider. İktidarda da, muhalefette de bu işler böyle yürür gider.

Evde diktatörlük? Zaten, çok az sayıda olsa bile, bunu yok edebilsek şahane bir ülke kazanımı olur. Her şey orada başlar.

Evde Diktatörlüğü yok edelim; Ülkede her şey yola girebilir.

 

 

 

                  İKTİDAR’DA, “DEVLET PARASIYLA SİYASİ İSTİHDAM?”

Önce, “ Suriyeli göçmenlere çalışma izni verilecek!” haberini okudum. Birkaç gün sonra da, “ Kamuya 97 bin yeni istihdam kadrosu verilecek!” haberi yazıldı.

Bu ülkede o kadar çok siyasi iktidar taklası gördük ki. Hemen tümü, “ Devletin KİT’leri, BİT’leri siyasi hantal kadrolarla, çalışmadan hazineyi tam takır yapıyor.

 Devlet Fabrikalarını, Kurum Kuruluşlarını kadrolarını kaldıralım. Çarçur edilen servetlerini doğru yere harcayalım. İşleri Özel Sektöre çok daha ucuza, çok daha iyi yaptırır, hazineyi de kurtarırız!” dediler. Öyle de yaptılar.

Kamu Daireleri-kadroları, özellikle okullar, belediyeler; tüm hayatımız ne oldu?

Özel Güvenlik; Özel Temizlik; Hemen her konuda Yeminli Denetimler getirdik!

Devletin fabrikaları ve servetler kazandıran muhteşem kuruluşları da satıldı!

Ülke hazinesinin nesi kurtuldu? Siyaset, devlet hazinesinden maaş alan kadroları şişirdikçe şişirmedi mi? Siyasetin bir dediği bir dediğini tutmuyorsa, halk bunu görecek!

Türkiye’de biz, siyaseten şişirilen TBMM Kadrolarını da, Hükümet kadrolarını da görmüyoruz! Belediyeler gözümüzün önünde, ama görmemek işimize geliyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yakın zamana kadar 550 Milletvekili vardı. Hala da öyle biliriz. İlkin, 2 Vekilin 1 tane sekreteri olurdu. Peki şimdi?

Her köşede danışmandan geçilmiyor! Hükümetin Bakanları olurdu. Bugün yardımcıları da olabiliyor! Bakanlara, mesleki deneyimli müsteşarı-yardımcıları yetemiyor!

Bakanlıkların,çok değil, 15-20 yıl önceki iş yoğunluğu yok oysa. Çünkü,kamu fabrikalarını, kurumlarını attık, sattık, kapattık! Yüz binlerce çalışanı da yok. Ama, Bakanlık ve Hükümet kadroları şiştikçe şişti!

Belediyeleri, bugün kendi siyasi partilileri bile bilmez. Hatta, kendi belediye meclis üyeleri de bilmez. En üstteki 20 kadronun 2015 yılı içinde eline geçen maaş ve hak ediş toplamını meclis üyeleri bile bilmez!

Parti içinde de karşı görüş konuşulamazsa; Etkin siyasi muhalefetin de olmadığı bir şehirde, ülkede kimse demokrasiden, diktatörlükten söz etmesin!

Dönüp dolaşıp neden siyaseti sorgulanır, boş yere hedef olunur?

Havası, suyu, toprağı, ürünü muhteşem bir coğrafyada, eşsiz bir ülkede yaşıyoruz. Bu eşsiz ülkeyimülkün asıl sahibi 77-78 milyon insan, kendi oylarıyla bir avuç siyasiye teslim ediyor.

Ve,o eşsiz mülkün sahipleri, siyasilerden çağdaş ülke isteyememe çaresizliğine düşüyor. Soramaz, yazamazsın! Ya itaat edeceksin, ya da itaat edeceksin!

Papatya falı mı açsam; Köşe Yazarı olmak mı, memur olmak mı, hele de bilim adamı-akademisyen olmak mı daha büyük suç? “ Siyasete İtaat et, rahat et!” mi desek?