“ Şu andaki Sapanca Şehir Stadı olduğu yerden kalkacak!..Eski İtalyan Kampı denilen yerde, sentetik zeminli modern bir Yeni Stat yapacağız!” haberini okuduğum günden beri diken üstündeyim…

           Akçay’da da, kültür sanat evi, Gençlik evi gibi bir şeyler yapılıyormuş… Bu devirde kimse kimseye kara kaşı, kara gözü için hayır yapmıyor…Elinden kim bilir şehre ve köye ait ne eşsiz servetler alınacak???

            Adapazarı Şehir Stadı ile bitişiğindeki Altyapı Tesisleri arazilerine paha biçilemez! “ Size yeni stat yapıyoruz!” laf mı? Eski Stat ve Altyapı ile kaç Yeni Stat yapılır?..Sapanca Stadı da işte O değerde!.. Alacak Amcam da hazırdır!

         Korkarım sırada mutlaka Kırkpınar, Kurtköy ve Yanıktaki; stat, okul, mera gibi araziler vardır... Hele de ormanlık tepeler; terk edilmiş askeri alanlar : -)

          Adapazarı içinde bir karış boş alan kalmadı…Ama, şahane okullar var : -)  “ Verin şu okulu, size daha büyük, daha modern, pırıl pırıl 3 tane okul yapayım!” diye kapına dizilecekler aportta bekler…

            Bugün, hiçbir Adapazarlı-hatta Sakaryalı- misafirine şehrini tanıtmak, anlatmak için ,götürebileceği tarihi bir mekan, yer bulamaz!

           Uzunçarşı mı kaldı? Çark Deresi, Çark Mesire veya Çark Caddesi mi? Tren İstasyonu mu? Tarihsiz, tarifsiz bir şehir olduk!.. Misafir AVM’lere götürülür : -)

           Donatım’ın, Kültür ve Sanat Merkezi olabilecek muhteşem atölyelerini kimler bir gecede dozerlerle kazıdı? Şimdi Şeker Fabrikası da sırada! Şeker Fabrikası’nın kimi mekanları, atölyeleri, Kent kültür ve sanat tarihi gibidir.

           Keşke, Şeker Fabrikası salonunda 45-50 yıl önce tiyatro sahneye koyanlar, oynayanlar konuşsa : -) Onlar şehirde kültür sanat adına hala söz sahibidir; bana inananlar pek çıkmaz, belki Onlar inandırıcı olurlar… 

          SATSO’dan bile şu anda Şeker Fabrikası için yazacaklarım için gık çıkmaz. Hani, SATSO ve Şehir zaman zaman, “ Sakarya’ya bir FUAR şart!” der ya! SATSO, en ses getiren Fuarları Şeker Fabrikası Depo ve mekanlarında açmadı mı?..

         “ Fuar Şart!..Fuar şart!” diyenler gidip Şeker Fabrikası’nı bir incelesin! Nasıl olsa, “ Fabrika Eskişehir’e taşınacak !” fısıltısı şehre yayıldı : -) gitti gidiyor.com.tr

           Statlarına, okullarına, fabrikalarına koskoca bir şehir susarsa, yıkım çığ gibi büyür ve hepimiz, gelecekle birlikte O yıkımın altında kalırız…

          Eskişehir, Kocaeli ve İstanbul Haliç’te, tarihi fabrikalar, hal binaları, eski istasyonlar, ya üniversite-okul oldular, ya da Kültür Sanat merkezi…

 

                   SENDİKA SÖZLEŞMESİ NASIL AÇIKLANIRSA İYİ ANLARIM

          Sendikacılığın bu ülkedeki altın yıllarını iyi bilirim…Donatım’da, birinci derece imza yetkisine sahip bir müdürdüm. Yani, maaş tavan!..Ama, Ankara’ya bizi göreve götüren aracın şoförü benim maaşımın iki mislini alırdı : -)

         Bunu bir gün bile kıskanmadım…Çünkü, benim için, öyle düşünmek kendimi inkar gibi bir şeydi; çalışan, hak eden insanca yaşayacaktı…

           Keşke, sonraları Sendikacılık O güç zehirlenmesi denen naneye doğru ittirildiğini görebilseydi!..Fabrikaları yakıp yıkma dönemine sürüklendiğini erken anlasaydı!..

          Bugün bile, sözleşme süreçlerinde sendikalar, önlerine koyulan O yanlış tarihle sindirilmeye çalışılıyor…Gündeme hemen O günler üfleniyor! Sanki çalışanlar ekmek yedikleri iş yerlerini hiç düşünmüyor…

           Sendikaların, çalışanların tepesinde böyle bir kılıç dolaşırken,” Masaya oturduk, anlaştık; sözleşmeyi kutluyoruz!” açıklaması yeterince inandırıcı oluyor mu?  

          Yapılan sözleşme ile işçinin eline geçecek net aylığın görülmesi beklenir. Varsa; ikramiye, fazla mesai ücretleri filan onları söyle. Kime ne demeyin!

          “ Üç çocuk yap! Hatta, yetmez dört-beş çocuk yap!” diyenler var! O sözü edenler gelip, bugün bir işçinin aldığı ortalama aylığı da söylemeli!..

         “ Aylığı 1500-2000 lira olan bir işçi bile 3 çocuğu adam gibi nasıl  okutacak? Çocukları kula kulluk etmeye, Siyasi Biat’a mecbur olmaz mı ?” diye sorun.

           Yatırım yapan, çalışan, ürettiğini pazarlayıp; harika servetler kazanana helal olsun. Dilediği yerde, dilediği gibi de harcasın; asla sözüm olmaz!..

          “ Güç zehirlenmesi” yaşayana, şatafatı-gösterişi herkesin gözüne sokana, zorbalığı her adımında hissettirene; çalışanına insani yaklaşmayana boş verin..

           Şehrimde; kazandıkça, şehrine yatırımlarla insanına da kazandıran;  tevazulu yaşamı ile saygı ve güven yaratan o kadar güzel insanlarımız var ki…

            Yine nerelere savruldum? Ne soracaktım?..Kimi Sendikalar ve İşverenler neden yapılan yeni sözleşmeleri kutlarken aylık net kazanımları açıklamazlar?

           Çalışan, kimseye muhtaç olmadan yaşayacak gelire sahip olursa, akıllı toplum kendi iç huzur ve güvenini daha kolay kurabilir…