Sakaryalıyım; YERELİM! Ama, ülkemin her yerinde olan biten her şey için de aynı düşünürüm. Yaşanmış tarihini yok etmeden yürüyeceksin!
Örnek;” Eski Adapazarı’nda bahçeli, içinde fıskiyeli havuzları olan muhteşem sokaklar ve O sokakların köşkleri vardı.
İstasyon caddesi, Sait Faik sokak, Çıracılar gibi. Ahşap, pencere balkon ve merdivenleri dantel gibi işlenmiş Ahşap köşkler.
Atatürk Bulvarı üzerindeki eşsiz ahşap köşkler. Dilmen oteli yanındaki ahşap konağın tepesindeki 2 çatı katı içimizde kalan özlemlerdir.
Eski kuşaklar daha da güzel sokakları, Karaağaç Bulvarı’nın iki yanındaki sokakları da bilir. Tozlu Camii’nin her yanında da o doku vardı.
Birkaç sokağı bile,” Eski kent tarihimizden yaşam örneği.” gibi restore edemedik! Bir tekini bile korumadık, ama?
Tafralı caka satmalara gelince,” Geçmişimizden vazgeçmeyiz. Biz Osmanlı İmparatorluğu’nun torunlarıyız!” böbürlenmesi yaparız.
Oysa, yok edilen O Tarih; şimdi belediye ve kültür mekanlarında, şatafatlı ve çok pahalı yayınlarında, Eski Adapazarı fotoğraflarında vardır?
Peki, O Osmanlı Mimarisinin şaheserlerinden yozlaştırılmadan restore edilmiş tek örnek var mı? Yok.
Çünkü, yapacak olanda ilkin,“ Aslına uygun Osmanlı Ahşap Mimari yapacak liyakat ve kimlik.” olacak.
İzmit, O karakteri ucundan yaşatmayı becerdi. Örneğin; 120 yıldan fazla zamandır var olan İzmit Tren İstasyonu’nun birebir hayata geçirdi.
Tarihi İzmit Garı, rayları, müştemilatı ile; ambarları, idari mekanları, birebir rölövesi ile yapıldı. Buharlı tren ve vagonları da raylarda.
İzmit; Tarihi Gar’ın tam karşısına çağdaş bir Kocaeli Arkeoloji Müzesi de yaptırdı. O da yetmedi; SEKA Kağıt Fabrikası Müzesi; SEKA PARK şaheseri!
Yazmaya utanıyorum; İzmit tepelerde bir de Osmanlı Sokağı yaptı. Gazeteciler Cemiyeti’ne de restore edilen ahşap bir köşk verilmiş: -)
Müzesi ve tarihi olmayan bir şehirde, yapılan tüm yanlışlardan arınmak isterim. Her fırsatta şehrin yok edilen hayat izlerini yazmaya çalışırım.
Ama bu şehrin merkezinde 1 dönüm boş alan-meydan bırakmadık. Hani, 20 metre boş yer görsek bir yandaşa ekmek kapısı diye bir kulübe koyuyoruz.
Adına,” Şehre marka değeri katıyoruz!” gibi bir bahane de bulduk. Oysa, bal gibi de Amcama rant ve iş mekanları. Her yerde pıtrak gibi?
İlkbahar da bitiyor. Yasaklardan Adapazarı’na gidemedim. Benim,” Tabureli Çağdaş Dünya Kenti!” dediğim harika turistik(?) tablolar yayıldı mı ortalığa?
Siyaset,” Şehre Müze yapacağız! Sorunu çözdük!” gündemleri yaptı. Orada bir tema-İş sergileme, küçük bir müze mekanı olur; Şehir Müzesi değil.
İzmit Tren İstasyonu ve müştemilatı ondan çok çok kapsamlı ve özgündür. Siyaset, Sakarya Arkeoloji Müzesi yaparsa,” Kent Müzesi yaptık!” diyebilmeli.
Geleceğe daha doğru ve çağdaş şehir bırakamamaktan utanırım. “ O zaman yanlışları yaz! Gördüğün çağdaş kent önceliklerini öner!” denir.
Yazar, gösterirsin. O alana-mekana Amcamlar kendileri ve siyasi bekaları için öyle eğitim kültür sanat mekanları yaparlar ki, suçluluk duyarım.
Sen,“ Kültür, Sanat, Spor, Eğitim alan ve mekanları!” öner. Siyaset, Abiler Okulu yaparsa şaşırma!
Şehrin yerel gazetecileri,” Şemsiyeli Bahçe Günlerini.” İnanılmaz güzellikte anılarla yazdı. Orada Tabureli Bahçe yapıldı. Kadınlara da arkada ayrı bir yer!