Sait Faik Abasıyanık.. 18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda doğdu. 11 Mayıs 1954’de İstanbul’da yaşama veda ettiğinde 47 yaşındaydı. Kısacık ömrüne rağmen, Türkiye’nin şiir, öykü ve roman yazarlığında bir numarası oldu. Türk hikâyeciliğinin en önemli yazarlarından olan Sait Faik Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır.

                                                               **

Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik Abasıyanık, getirdiği yeniliklerle taklitçi değil, ‘kökü kendisinde olan’ bir yazar olarak kabul edilir. Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlattı. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmadı, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmedi ve belli bir tarzın takipçisi olmadı.

                                                             **

Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarını baş tacı yapan Abasıyanık, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya, anlatmaya çalıştı. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlattı. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok ‘insanı ele alan sanatçılar’ sınıfında yer aldı.

                                                            **

1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca, ‘sorumlu avare’ , ‘gözlemci balıkçı’ , ‘çakır keyf sirozlu’ , ‘küfürbaz şair’ , ‘müflis tacir’ , ‘züğürt yazar’ , ‘hamdolsun diyemeyen rantiye’ , ‘anadan doğma çevreci’ gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içerdi. Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan Abasıyanık, bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırdı.

                                                            **

Kendi özgün dilini oluştururken André Gide, Comte de Lautréamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etti. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de veriliyor. Ayrıca adı, ülkede birçok okula, caddeye ve parka verildi.

                                                               **

Sait Faik Abasıyanık’ın adı Sakarya’da da bir park ile bir okula verildi. Okul, depremden sonra Camili’de yapılan Camili Sait Faik Abasıyanık Ortaokulu. Park ise, Adnan Menderes Caddesi’ndeki Sait Faik Abasıyanık Parkı. Bu parkı biraz derinlemesine anlatmam lazım. Adapazarı Belediyesi eski başkanlarından rahmetli Ünal Ozan döneminde Adapazarı Belediyesi ile Abhazya’nın Sohum Belediyesi kardeş belediye, kardeş şehir oldu. Başkan Ozan, Sait Faik için bir park projesi hazırlattı.

                                                          **

Parka dikilecek Sait Faik Abasıyanık anıtı içinde Sohum Belediyesi, Moskova Üniversitesi’nden dünyada bir numara olan Heykeltraş Vlademir Ceniya’ya Abasıyanık’ın anıtını yapma görevi verdi. Ceniya, Adapazarı’na geldi ve burada bir yıl yaşadı. Abasıyanık’ın akrabalarıyla görüştü. İstanbul’a giderek oradaki dostları ve şair-yazar arkadaşlarıyla bir araya geldi ve Abasıyanık’ı tamamen tanıdıktan sonra Adnan Menderes Caddesi’ndeki o anıtı yaptı. Parkın açılışına da o dönemin en ünlü romancıları, yazarları, hikayecileri ve şairleri katıldı.

                                                             **

O anıt yıllardır bakımsızlık içinde. Yerel basında onlarca defa haber olmasına rağmen kimse el atmadı. Sorum şu; O parkın adı Sait Faik Abasıyanık değil de, hacılı, hocalı bir isim olsaydı, acaba yine böyle bakımsız kalır mıydı?