Resmi rakamlara bakıyoruz. Ülke genelinde 3 milyon olduğunu görüyoruz. İl il incelediğimizde Sakarya’nın karşısındaki rakam 300 ile (Üç yüz) telafi ediliyor. Bırakın ilçeleri, şehir merkezinin bir mahallesinde bile sayıları çok fazla.

                                                              **

Bu şehirde kin ne derse desin sayıları bana göre 20 binin üzerinde. Her köşede, her parkta, her sokakta, her caddede sanki izden daha fazlalar. Kendi adıma söylüyorum ben alışamadım. İnsanı çok insan, ama kabası da çok kaba. Gidin bakın Asliye Hukuk, Asliye Ceza gibi mahkemelerin kapılarındaki duruşma listelerine, isimlerin yüzde 80-90’ı onlar. Suçlar, gasp, hırsızlık, yaralama, kavga…

                                                              **

Belki yüzde 99’u, ‘Biz burada misafiriz, daha hoş görülü, daha alçak gönüllü, daha sessiz olalım’ falan demiyor. Yüksek sesle, hatta bağıra bağıra konuşmak en büyük marifetleri. Sağım, solum, önüm, arkam onlar. Sanki işgal ediliyoruz. ‘Misafirimiz’ dedik, küçük bir azınlık hariç misafirliklerini bilmiyor.

                                                              **

Şehirdeki insanların tamamına yakını bu görüntüden hoşnut değil. Bırakın hoşnutsuzluğu artık insanların şurasına gelmiş durumda. Tamam işyeri açacaklar, ekmeklerini kazanacaklar da, neden benim esnafıma yapılan denetimler onlara yapılmıyor.

                                                              **

Gıda dükkanlarına gidin bir görün. Aynı görüntü benim esnafımın dükkanında olsa, ruhsatı iptal olur. Ama onların dükkanlarına denetim bile uygulanmıyor. Hemen hemen hiç birinde ruhsat yok. Sonra işyeri tabelaları…

                                                              **

Şehirdeki bizim tabelalarımızı geçti. Gar’dan şehre giriyorsunuz, tam karşınızda beş katlı binanın tüm cephesini kaplamış bir tabela. Abartı değil abartının daniskası. Konuştuğum her insanla, mutlaka bunları da konuşuyorum. Artık bir kişi bile müsamaha göstermiyor. Bir kişi bile, ‘kalsınlar’ demiyor.

                                                             **

İnsanlarımızda artık belli bir yılgınlık var. Hele de benim askerim, onların memleketlerinde şehit düşerken, onların gençlerinin burada kulaklarında küpe, her yerlerini dövmeler içinde görünce insanların yılgınlığı daha da artıyor.

                                                                **

Nasıl olacak bilmiyorum ama bu konuşa bir çözüm için beyin jimnastiği yapmanın zamanı geldi diye düşünüyorum…

23 Şubat 2017

 

Iraklı-Suriyeli farklı mı?

Şehrimizde binlerce mülteci var. Suriyeli ve Iraklılar. Belki birçoğumuz bilmiyor. Irak’tan gelenler ağırlıklı olarak, IŞİD ve Şii’lerden kaçanlar. Irak’tan gelenlerin belki de yarısı Hırıstiyan. Diğer yarısı Sünni Müslüman. Bu arada, Hırıstiyan olanların tamamı IŞİD’den kaçarak ülkemize gelmişler. Müslüman olanları ise Şii’lerden kaçıp gelmiş.

                                                             **

IŞİD’de, Şii’ler de bölgede terör estirdiği için kaçmaktan başka çareleri kalmamış. Irak’tan gelenlerin önemli bölümü maddi olarak iyi durumda. Ayrıca içlerinde doktur, mühendis gibi önemli meslekleri olanlarda var.

                                                                      **

Suriye’den gelenler ise savaşlardan kaçanlar. Şehirleri, köyleri, mahalleleri sokakları yakılmış, yıkılmış ve oraları terk etmişler. Tamamına yakını Müslüman ve tamamına yakını, fakir ve ihtiyaç sahibi. Yukarıdaki yazıyı yazmışken, bu ayrıntıyı da paylaşmak istedim..