Düne kadar bu coğrafyada ne olduğu bilinmeyen Noel Baba, çocuklara hediye dağıtan şirin bir ihtiyar olarak tanıtılmaya başlandığında işi bilenler bu duruma itiraz etmişlerdir. Ancak masum bir eğlence aracı olarak tanıtılan Noel Babaya itiraz edenler her zamanki gibi gericilikle itham edilmişlerdir. Gelinen noktada ise Noel dendiği zaman akla Noel Baba değil, Hristiyanların dini bayramı gelmektedir. İlk başta Noel bugün ki anlamı ile sokulmaya çalışılsaydı Müslümanlar buna şiddetle karşı koyacakları için zehri alıştırarak verdiler.
Şimdi ise spor programlarında yabancı sporcuları Noel’i kutlanırken, devlet ricali de anlı şanlı Noel ilanları ile duruma ayak uydurmaya çalışmaktadırlar. Ve televizyon kanallarının tamamında Vatikan, Kudüs ve dünyanın birçok ülkelerinin başkentlerindeki yapılan Noel ayinleri bütün ayrıntıları ile gösterilmektedir.
Bu ayinler insanlığın barış ve huzur bulması için yapılan dua ayinleri olarak lense edilmektedir. Oysa bugün dünyayı kana bulayanlar, dünyanın her yerinde masum insanları, kadınların ve bebeklerin kanını akıtanlar bu ayinleri yapanların bizzat kendileridir. Birkaç sene öncesinde Noel dendiğinde akla Noel Baba gelirken bugün herkesin aklına Hristiyanların en büyük dini kutlaması gelmektedir. Oysa biz biliyoruz ki, Noel ve Yılbaşı gecesinin biz Müslümanlar ile hiçbir alakası yoktur.
Noel’i bir kültür olarak yavaş yavaş ülkemize sokup, onun herkes tarafından benimsenmesini isteyen güçlerin bir sonraki adımı ise onu bir Hristiyan medeniyeti haline getirmek olacaktır. İnsanımızı her yönden kuşatan kirlenme son derece dehşet verici bir duruma gelmesine rağmen çoğumuz böyle kirlenmenin bilincinde değiliz.
Önce zihinlerimizi bulandırıp sonra yanlış bilgi ile donattılar bizi. Ve şimdi bulanık zihinlerimize yüklenen yanlış bilginin üzerine kendi inançlarının temellerini atmaya çalışıyorlar. Oysa İslam medeniyeti insanlığın ufku karanlık içinde iken nur olup fışkıran ve bütün insanlığı aydınlatan bir medeniyetin mirasçıları olarak bizlerin daha düne kadar tuvalet nedir bilmeyen, ömründe bir defadan fazla yıkanmayan birilerinin torunlarından öğreneceğimiz ne olabilir ki? Şimdi bize ait olmayan her şeye dur deme zamanıdır. En çok da ‘Yılbaşı Eğlencesi’ adı altında sefil ihtiraslara dur deme zamanıdır. Dünyanın dört bir yanında insanlar ve özellikle Müslümanlar kan ağlarken savaş, göç ve açlık devam ederken; ‘insan olan bu şartlarda eğlenemez!’ deme zamanıdır.
Hiçbir kişinin ya da toplumun imanını ve inançlarını koruyabilmesi taahhüt edilmiş değildir. Ve imanın kaybedilmesinin ilk adımı iman etmeyenleri taklit etmektir. Her Müslüman kültür ve medeniyetine bağlılığı inancın ayrılmaz bir parçası olduğu bilincinde olmalıdır.
Hayat, inanan ve salih amel işleyenlerin dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir imtihandır. Ve bu imtihan sürecinde en kötü durum boş bir ruh ile, dolu bir midedir. Yılbaşı ve onun gibi eğlenceler ise nefsimizin ihtiraslarına hitap eder. Oysa insanın şerefi Allah’ın onu emir ve yasaklarına muhatap olmaya layık ve dolayısı ile mükellef kılmış olmasındadır. Noel ve Yılbaşı gecesinin Müslümanlık ve Müslümanlar ile hiçbir alakası yoktur. Ve bir Müslüman hiçbir zaman kendisine ait olmayan bir şeyi taklit edemez. Bu dini bir ayin ise hiç taklit edemez. Şayet ederse ne mi olur? Ömer Hayyam ne güzel ifade etmiş.
Bir elde kadeh, bir elde Kur’an
Bir helaldir işimiz bir haram
Şu yarım yamalak dünyada
Ne tam Kafiriz ne tam Müslüman!