Değerli okurlarım, toplum olarak bulunduğumuz hale bakacak olursak neleri görürüz bir bakalım mı?
Süper lig maçlarında hangi takım önde, lider ve şampiyon kim olacak, şu bizim Sakarya Spor bu sezon da bizi hayal kırıklığına mı uğratacak konusunu konuştuğumuz kadar;
Ekilmeyen topraklarımızı niçin boş bıraktığımızı, ekmeklik buğdayımızı, nohudumuzu, pirincimizi vd. hangi sebeple ithal ediyor olduğumuzu yetkililer ve millet olarak konuşmuyoruz?
Hayvancılık ne durumda, niçin et ithal ediyoruz? Tarım ve hayvancılıkta Hollanda kadar olamıyoruz ki, oysa Hollanda bizim Konya ilimiz kadar yüzölçümüne sahip bir ülkedir.
Köylerimiz boşaldı, gençlerimiz lise ve üniversite okuyorlar ama bazıları mezun olunca bile iş bulamıyorlar. Bu gençlere teşebbüs ruhunu veremeyen eğitim sistemimiz ve mezun olan öğrencilerimize iş bulamayan iktidarlarımız var.
On, on beş sene önce yabancıya mülk satışını eleştiren insanlarımız vardı, şimdi ise alıştırıldık eyvah ki eyvah. Sat sat nereye kadar gidecek bu durum? Oysa, bulunduğumuz çağda savaşların şekli değişti. Bir tek silah atmadan para silahıyla senin ülkeni satın alıyorlar.
Devletin ve özel sektörün borçları her yıl kartopunun yuvarlanıp büyümesi gibi artıyor. Yani hem borçlarımız, hem de ödediğimiz faizler her yıl artarak büyüyor. Bu gidiş aslında ülkemizin asıl esas BEKA SORUNUDUR. Halkımızın ve ülkemizin fakirliğinin en önemli sebeplerinden biridir. Niçin bu konuları kırıp dökmeden, yapıcı bir tarzda iktidarı ve muhalefetiyle birlikte konuşamıyoruz? Müzakere edip, çare ve çözüm üretmiyoruz?
Konuşmaya başladığımızda da kavga ediyoruz, bize ne oldu böyle… Evde, kahvede, cami avlusunda, millet meclisinde ve her ortamda kavga ediyoruz.
Bu kötü hal ve ahvalimizin sebeplerinden bazıları şunlar olabilir mi?
Nefsin kötü isteklerinin köleliği, para köleliği, şehvet köleliği, makam ve mevki köleliği, aşırı yeme içme ile işkembe köleliği, lüks, israf, şatafat köleliği, tüketim çılgınlığı ve köleliği, cep telefonu köleliği, sosyal medya köleliği, TV köleliği, beyin yıkayan bozuk cemaat ve tarikatların köleliği, hayatı yaşamayı engelleyen kariyer köleliği vb.
Bu esaretlere teslim olmuş olan millet hak ile batılı, yani doğru ile yanlışı ayıramaz olduğundan, İslam inancının şerefini unuttuğu için; bin yıllık HAÇLI olan Avrupa Birliğine girmeyi (onlar gibi olmayı) şeref kabul eder. ABD gibi baş düşmanımız olduğunu akıl sahibi herkesin bildiği ülkeyi DOST ve stratejik ortak kabul eder ve böyle düşünenlere destek olur. Bu ülkeler ki, dünyada milyonlarca insan açlık ve sefalet içinde sürünürken, milyarlarca dolar harcayarak Mars’a fotoğraf makineli uzay aracı göndermeyi marifet görüyorlar. Ayrıca, bu geri kalmış ve açlığa mahkum olmuş bu ülkeleri sömüren de yine bu emperyalist ülkelerdir.
servetine, şöhretine, şehvetine kapılıp, parayı ana değer kabul ederek putlaştıran insanlar olmayı bırakırsak, kendi menfaatinden, rahatından, keyfinden ve kendi geleceğinden başka bir şey düşünmeyen insan olmayı terk edersek; ülkemizin, dünyamızın ve insanlığın kurtuluşunu sağlayacak olanın İSLAM dininin hayat bulması idrakine ulaşabiliriz. Çare ve çözüm Müslümanca düşünmek ve Müslümanca yaşamaktır. Çağımız buhranda, kurtuluş İslam’dadır vesselam.