Konkordato, batık şirketlerin alacaklılara borcunun ödenmesi için var olan bir sistemdir.

Konkordato müessesesi borçlarını ödemede zorlanan şirket ve kooperatiflerin, bir kısım borçlarından kurtularak borçlarını ödeyebilir duruma getirmeleri için uygulanan bir müessesedir. Bu uygulamada alacaklı ve borçluların konkordato müessesesi kapsamında borç ve alacakları yeniden yapılandırma işlemine tabi tutulmaktadır.

Konkordato müessesesi 2004 sayılı İ.İ.K.’nun 285-309. maddelerinde düzenlenmiştir.

Yasa tanımına bakınca gayet masumane ve iyiniyetli bir tanım. Fakat uygulamada bana göre işletmenin yoğun bakıma alınması. Yoğun bakım sonucu ne olur? İstatistiklere göre yoğun bakım hastalarının %90’ı EX olur.

Geçen yıl iflas erteleme kavramı ünlenmiş ve birçok firma flaş erteleme istemişti. Sonra Hükümet bir yasa değişikliği ile bunun önüne geçti. Peki işletmeler nasıl bu hale geldi. Sanayi Bölgelerinde aralarında köklü firmalarında bulunduğu bazı firmalar batmaya bazıları ise Konkordato ilan etmeye başladı. Bazıları da borç Bankaya ise ödemeyin taktiği güdüyor.

Peki nasıl bu hale geldik? Özellikle Son 5-6 yıldır ekonomi inşaat ekonomisi ile ayakta tutulmaya çalışıldı. Sanayi ve Üretime hiç önem verilmedi. Sanayi işletmelerine hem Hükümet hem de Belediyeler tarafından soyulacak soğan gözü ile bakıldı. Sanayicinin yükü giderek arttırıldı. İktidara yakın bazı işletmelere kredibilitesi çok kötü olmasına rağmen siyasi baskı ile değerinin çok üzerinde kredi verildi.

Örneğin ilimizde bulunan TOYOTA ülkenin en fazla ihracat yapan firması olmasına rağmen Belediyeye katkısı az diye tu kaka ilan edildi. Oysa adil dağılım için sadece bir yasa değişikliği gerekiyordu. Başka ülkelerde yatırımcılar el üstünde tutulur ve sadece yatırım aşamasında kaç işçi çalıştıracağı sorulur.

Bir işletmenin değeri 10 milyon TL. Sadece bir bankanın bu işletmeden alacağı 10 milyon Euro. Siyasi baskı ile kredi verilmiş. Bu işletmenin kurtulmasının imkanı yok. Peki sonunda ne oluyor Banka zararına bu gayrimenkule el koyuyor ve yok pahasına satılıyor. Bankaların elinde inanılmaz gayrımenkul stokları oluştu. Devlet bankaları Varlık fonuna devir edildi. Bu gayrımenkuller bir başka anlamda Devletin oldu.

Serbest piyasa ekonomilerinde kurallar vardır. Siz enflasyon ve kura müdahale ederseniz denge bozulur. Döviz bir gecede iki misli arttığında bun u Rahip Brunson’ a bağlarsanız ekonomide çok ciddi sorun var demektir. Enflasyon bir anda iki veya üç misli yükselmez. Bizde yükseldi. Hemen yetkililerce Enflasyonla mücadele adına komik tedbirler açıklandı. Efendim Atatürk Orman Çiftliği ürünlerine % 10 indirim yapılacakmış. Efendim TSE belgelendirme ücretlerini % 10 indirecekmiş. TOBB üyelerine yazı yazıyor ürünlerinde %10 ve üzeri indirim yapanlar TOBB’un hazırlayacağı listede yayınlanacakmış. SATSO Yönetimi Çark caddesinde geziyor indirim yapan esnafı ziyaret ediyor. Bir günde % 50 üzeri zam yap sonra kalk % 10 indirim yapıp enflasyonla top yekün mücadele ediyoruz de. Ben yaşantım boyunca bu ülkede birçok kriz gördüm ama böyle kötü ekonomi yönetimi görmedim.

Dilenci toplumu olduk. 20 milyon üzerinde devletten sosyal yardım vb. yardım alan bir zümre varmış. 7.5 milyon kişide yeşil kart. Devlet diyor ki sen yat. Bana oy ver ben sana bakarım. Fabrikalar eskiden vasıflı eleman arıyordu şimdi vasıflı vasıfsız arıyor ama üretimde çalışacak eleman yok. Masa başı iş isteyen milyonlarca işsiz var. Köylerde yada şehirlerde kafeler ağzına kadar dolu. Seçim propagandası kahveler kurup kek dağıtacağız.

Populist politikalar izlerseniz böyle olursunuz. İlk iki dönem AKP iktidarı güzel işler yapmıştı. Ondan sonra tren raydan çıktı. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden ABD ve birçok Avrupa ülkesinde neden iki dönem kuralı var acaba? Çünkü 3. Dönemden sonra güç zehirlenmesi başlıyor. Götürmeler başlıyor. Yalaka ve yandaşlar sizi yönetmeye başlıyor.

Eskiden Yasama, Yürütme ve Yargı vardı. Kendi içinde bu mekanizma otomatik denetim yapardı. Bunların hepsi yok edildi. Barak OBAMA’ nın ABD Başkanı seçildiği ilk seçimlerde katılım oranı %58 olmuş. Irkçılık olan bir ülkede ilk kez bir zenci devlet Başkanı olmuş. Buna rağmen seçime katılmayan %42 var. Bunlar arasında bir araştırma yapmışlar. Araştırma sonucu çok ilginç. Bizi ister siyah ister beyaz yönetsin, Bizim başımıza ister Cumhuriyetçiler isterse Demokratlar gelsin. Bizim ülkemizin bir sistemi vardır. Bu sistem Amerikan halkının mutluluğu üzerine kurulmuştur. Dolayısı ile kim gelirse gelsin bu sistemi değiştiremez.

Değerli okuyucular ülkemizi zor günler bekliyor. Ama ne yazık ki bizi yönetenler bunun farkında değil. Liyakat sahibi kişileri hiç siyasi görüş gözetmeden iş başına getirmez iseniz her zaman sorunlarla karşılaşırsınız.

Bırakın dış yatırımları iç yatırımcılar bile dış ülkelere yatırım yapıyor. Sermaye ürkektir. Güven istikrar yoksa kaçar. Döviz yükselmesi rahip yüzünden oluyorsa hiç kimse bu ülkeye yatırım yapmaz.

Saygılarımla,