Her gün peş peşe şehit haberleri alıyoruz. Askerimiz ve polisimiz vatan uğruna toprağa düşüyor.

Başımıza musallat olan bu terör belası, canımızı yakıyor.

Türk milletinin en büyük özelliğidir, büyük badirelere atlatmak; bu da geçer elbet..

Bize söylemesi kolay da gel sen onu şehit yakınlarına sor…

Bunları bir yana en az bunun kadar başka bir ağır travma yaşıyoruz hep birlikte..

Türk halkı artık umursamıyor, önemsemiyor, ilgilenmiyor, yanı başında olanlarla!

Ülke yangın yeri, analar ağlıyor, çocuklar yetim kalıyor vatan uğruna.

Salı günü 5 şehit 21 yaralı…

Pazartesi 3 şehit 7 yaralı…

Pazar 3 şehit 4 yaralı…

Yine Pazar Taksim saldırısı 4 ölü, 36 yaralı..

Cumartesi 5 şehit 2 yaralı…

Cuma 3 şehit…

Dünü saymadım…

Cuma’dan öncesine inmedim..

Bu şehitlerin anaları, babaları, eşleri, evlatları, kardeşi yanıyor için için…

Onların her damla gözyaşı içimize kor gibi düşüyor.

Ülkede bunlar yaşanırken, Türk halkı inanılmaz bir şekilde ağzı açık 5 saat boyunca survivor denen programı izliyor.

Kurtlar Vadisi, Poyraz Karayel, Hayat Şarkısı, Yeter dizilerini izliyoruz; ne olacak, kim kimi vuracak kim kimle yatacak diye.

Reytingler patlıyor. Meryem Uzerli’nin oynadığı dizinin reytingleri az olunca seks ve şiddet sahneleri arttırılmış. Dizi biraz kendine geldi. Çünkü bize göre..!

Hangi teyze hangi amcanın çay tekliğini kabul edecek diye kasım kasım saatlerce izleyip sabırsızlıkla beklerken, bir askerimiz şehit düşerken gözü yaşlı bir eş bırakıyormuş geride bize ne..

Mardin’de, Şırnak’ta mayın tuzakları arasında vatan mücadelesi veren polisimizin, askerimizin o kahramanlığı, Yılmaz Morgül’ün kaç taşla kaç tabak kıracak olmasından daha mı değersiz?

3 yıldır oğlunu arayan bir teyze için 3 gün boyunca reyting devşiren sabah programlarında o dramı gözümüzü kırpmadan izliyoruz, ancak senin için evladını toprağa veren ananın feryadını çok fazla umursamıyoruz.

Bir şarkı programında, ‘Babasını 10 yaşında kaybetti’ denilerek tanıtılan bir ablayı izleyip üstüne 4 lira verip sms atıyoruz ama daha anasının karnındayken vatan için yetim kalan bebeleri görmüyoruz.

Kim ne giyse programlarını deli gibi izlerken, daha 20 yaşındaki askerimiz, polisimiz bembeyaz kefenle uğurlanıyor, vatan toprağına…

Farkında mısınız?

Bu millet böyle badireleri çok atlattı ama bu kadar duyarsız olmadı hiç…

Kurtuluş savaşında, Çanakkale’de, Sakarya Meydan muhaberesinde yoktu böyle kimse…

En azından kadirşinastık, üzülürdük, şehide, acıya ortak olurduk…

Bayrak asardık, eğlenceyi şehidi uğurlarken unuturduk.

Başımıza artık ne gelirse gelsin, tiviye sabitlenmiş umursamaz bir toplum gerçeği artık değişmeyecek.

Belki de böyle isteniyordur…

Bazen insan sadece yazdıklarından, söylediklerinden değil; sustuklarından da sorumludur..

Bir Suriyeli aile gazeteye mülakat verdiği mülakatta şunları söylüyor: “Şam’da bombalar patlarken, biz gündelik hayatımıza devam ediyorduk. Bugün Suriye’de barınamıyoruz. İşimizi, evimizi, bıraktık kaçtık”

Allah vatanımızı, milletimizi her türlü beladan korusun.

Vicdanınla baş başa..

İyi uykular Türkiye.

 

 

 

**

 

Önce Yahudiler için geldiler,

Sesimi çıkarmadım, çünkü ben Yahudi değildim

Sonra komünistler için geldiler,

Sesimi çıkarmadım çünkü komünist değildim.

Sonra sendikacılar için geldiler, sendikacı olmadığım için yine sesimi çıkarmadım

Sonra benim için geldiler

Ses çıkaracak kimse kalmamıştı…

Pastor Nie Moeller