Çalışırken emeklilik zamanlarını dinlenerek geçirmek için şehrin dışında fakat şehre uzak olmayan bir yerde kendine bir arsa almıştı. Zamanla arsanın üstüne çok güzel bir ev yaptırdı. Daha sonra yavaş yavaş eşyalar alıp yerleştirmeye başladı. Yılların sonunda artık ev yaşanabilecek bir hale gelmişti. Ev hazırdı ve onu bekliyordu. O da uzun yıllar çalışmanın verdiği yorgunlukla evinin hayalini kuruyordu.

  O gün geldi çattı ve emekli oldu. Hemen yeni evine gitti. Birkaç gün evinden çıkmadı. Yıllarca çalışmanın yorgunluğunu ve yeni evinin tadını böyle çıkardı. Bir sabah kalktığında tost makinesi çalışmıyordu. Halbuki onu da diğer eşyaları gibi yeni almıştı. Fişini çıkardı taktı, sağına soluna baktı, başka şeyler denedi, fakat ne yaptıysa olmadı. Hiç özlemediği şehre inmek zorundaydı.

  İstemeye istemeye ertesi gün tost makinesini tamir ettirmek için şehre indi. Şehrin kalabalık ortamı ve basık havası onu daha şimdiden sıkmıştı. Şehir hayatını hiç özlemediğini o an bir kere daha anladı. Bir an önce tost makinesini yaptırıp evine dönmek istiyordu. Makineyi tamirciye bıraktı. Tamir çok uzun sürmeyecekti. O da orada bekleme kararı aldı. Dükkânın önünde beklerken gökyüzünden inanılmaz bir ses duyuldu. Ses o kadar güçlüydü ki, çoğu evin ve dükkânın camı kırıldı. Etraf bir anda karardı. Kafasını gökyüzüne kaldırdığında devasa bir uzay gemisi gördü. Gemi, bütün gökyüzünü kaplamıştı. Sokaktaki insanlar da tıpkı onun gibi şaşkın ve korkulu bakışlarla gökyüzüne bakıyorlardı.

  Bir süre geçtikten sonra uzay gemisinden mavi bir ışık yeryüzüne doğru çarptı. Çarpmanın etkisiyle etrafta güçlü bir ses dalgası yayıldı. Herkes gibi o da bu ses dalgasından etkilendi ve olduğu yere düştü. Daha sonra tost makinesini düşünmeden panikle kaçmaya başladı. Nereye kaçtığı ve gittiği konusunda en ufak bir bilgisi yoktu. Bu şehri zaten sevmiyordu şimdi de nefret etmeye başlamıştı. Keşke evinden çıkmasaydım diye içinden binlerce kez geçirdi.

    Dar bir sokağa girdi ve bir apartmanın bodrum katının penceresinden kendini içeriye attı. Bodrum katta eski eşyalar bulunuyordu. Büyük bir dolabın içine girdi. Olabildiğince sessiz bir şekilde orada beklemeye başladı. Bir süre sonra dışarıdan patlama sesleri ve insan çığlıkları birbirlerine karıştı. O sırada dolabın içinde uyuyakaldı. Gözlerini açtığında her yer karanlıktı. Dolaptan dışarıya çıktı. Kendini sessiz bir şekilde sokağa attı. Etrafta ne bir ses vardı ne de birileri vardı. Şehir terk edilmiş gibiydi. Onun istediği sakin ve huzurlu şehir anlayışı bu değildi ama sessizliği sevdi. Ne yapacağını düşündü. O sırada uzaylı gemisinden bütün şehre yayılan ufak uçan nesneler onun yerini tespit etti ve bir kovalamaca başladı. Bir müddet sonra uçan nesneyi atlattı ve tost makinesini tamire verdiği dükkânda saklanmaya başladı. O sırada tost makinesini gördü. Sinirinden tost makinesine onun yüzünden burada olduğu için küfürler etmeye başladı. Tost makinesini aldı ve tekrar dışarı çıktı. Bu sırada yine bir uçan nesne onun peşine takıldı. Bu sefer elindeki tost makinesiyle uçan nesneye vurdu ve onu yere düşürdü. Bu olay onun çok hoşuna gitti ve sokak ortasında bağırmaya başladı. Artık o bu şehrin savaşçılarından biri olmuştu. Uzaylılara karşı direnişi sürdürmek için diğer insanları aramaya başladı. O sessiz, sakin hayat hayalleri başka bir mevsime kalmıştı.