Neden her şeyi hızlı bir şekilde yapıyoruz? Başka bir açıdan sormak gerekirse kendimizi neden her şeyi sanki hızlıca yapmak zorundaymışız gibi hissediyoruz? Buna neden gerek duyuyoruz? ‘’Sistem böyle…’’, ‘’Hayat şartları böyle…’’ gibi bahaneler söyleyebiliriz kendimize. Bunlar kendimiz için ikna edici sebepler, bahaneler veya gerekçeler de olabilir. Fakat genel olarak insanlığa yayılmış olan bir hızlı yaşama, hızlı tüketme, hızlı yok etme hatta hızlıca ölme gibi bir hastalığa yakalanmışız da haberimiz yok gibi geliyor bana.

Her şeyi hızlı yapmaya çalışıyoruz. Hızlı seviyoruz, hızlıca sıkılıyoruz, hızlıca ayrılıp hızlıca başka birini buluyoruz. Hızlı bir şekilde yemek yiyor, hızlı bir şekilde bir yerden bir yere gitmeye çalışıyoruz. Hızlıca zamanın geçmesini istiyor, hızlıca yaşlılığımızı görmek istiyoruz. Yaşlılığımızı derken son zamanlarda artan şu geleceği görme hevesinden bahsediyorum. Geleceği görmeniz için yılların veya zamanın geçmesi lazım. O yılların veya zamanın geçmesi size pek iyi davranmaz sizden de götürür. Bu durumu bilerek farkında olmayarak yine de bu sürenin hızlıca geçmesini istiyoruz.

Acaba ölüm mü bu bütün her şeyi hızlıca yaşama isteğimizin sebebi? Hayır, çünkü hızlıca ölmek isteyen sayısı da hiç azımsanmayacak kadar az. Hızlıca yaşayıp, hızlıca öleyim diye bekleyen birçok insan var. O zaman nedir bu hızlıca yaşam hırsı? Nereye yetişiyoruz? Dünya bile milyarlarca yıldır üç aşağı beş yukarı aynı hızda dönüyor. O bile bir hızlanma ihtiyacı hissetmemişken bizler yani evrendeki toz tanecikleri neden hayatı hızlıca yaşayıp her şeyi bir anda tüketmek istiyoruz? Yeni filmi ilk siz izlemezseniz filmin tadı kaçmıyor. Gideceğiniz yere beş dakika geç gidince gideceğiniz yer size küsmüyor, sizi ayıplamıyor. Bir insanı hızlıca sevmezseniz o insan ‘’Beni neden hemen sevmedin?’’ diyerek kaçıp gitmiyor. Zaten gidiyorsa bırakın gitsin. Nereye yetişmeye çalışıyoruz? Neden daha durgun, sakin ve bilinçli bir şekilde yaşamaya çalışmıyoruz?

Gelişen teknoloji sayesinde hızlıca yaşamak ve tüketmek insanların bir duygusu, bir organı gibi bir hal aldı fakat eskiden de bakıldığında insanlar daha yavaş yaşayıp günü daha uzun ve daha kendilerine faydalı bir şekilde yaşıyorlardı. Günümüzde ise şu anda bunun tam tersi durumdayız. Her şeyi hızlıca yapmak, her şeyi hızlıca bitirmek zorundayız. Hayır! Ben yapmak zorunda değilim. Bir kitabı hızlıca yazmak veya okumak zorunda değilim. Seni hızlıca tanımak ve sevmek zorunda da değilim. Bir işi hızlıca bitirip onu yarım yamalak vereceğime yavaş ve geç yapıp tam bir şekilde vermeyi tercih ederim. Aslında bütün bu hızlı yaşama konusu insanlar için bir alışkanlık oldu fakat diğer yandan bakılınca da bu hızlı yaşam insanlara daha fazla ‘’Keşke’’ dedirtmeye başladı. Çünkü her şeyi hızlı yapma iç güdüsü beraberinde hızlıca düşünmeyi ve akabinde detaylı düşünemeden hızlıca karar vermeyi de tetikler. İşte keşkelerinizin bir başka artış sebebi de bu hızlı hayat. Şimdi bir adım geri atın, derin bir nefes alın ve yavaşça gözünüzü kapatın. Düşüncelerinizi hızlıca değil yavaş yavaş tekrar değerlendirin. Bırakın zaman geçsin, bırakın kendinizi düşüncelerinizin havuzuna ve doğru kararları vereceğiniz ana kadar yavaşça ve sakince düşünün. Bunun size iyi geldiğini göreceksiniz. Aslında gerçeğin ta kendisinin bu olduğunu göreceksiniz.