Gitme dedim, dinlemedin. Israrla gittin sevdin. Bütün her şeyi onun yoluna feda ettin. Neden beni dinlemedin ki? Oysa ben bu ve bunun gibi bir olayı daha önce yaşamıştım. Bu konuda tecrübeliydim. Bir kere de beni dinleseydin ölür müydün? Ne oldu işte? Sevdiğinle, ilgilendiğinle, yalnızlığınla kala kaldın ortada. Memnun musun şimdi?
İçimde bir huzursuzluk var, içimde bir acı var. İlacı ve tedavisi olmayan bir acı. Gerçi zaman en iyi ilaçtır derler ama değil. Belki geçici bir çözüm... Bunun tedavisi yok işte. O acıyı neden bana bir kez daha yaşattın. Biz seninle böyle mi konuşmuştuk? Böyle mi anlaşmıştık? Hani bir daha sevmek, inanmak, güvenmek yoktu? Ne değişti de tekrar aynı şeyleri yaşayıp başa döndük? İçimdeki acı öyle büyük ki gülerken bile canım acıyor.
İnsan büyüyünce bazı duygular onu daha da yaralıyormuş. Sayende bunu öğrendim. Hâlbuki bunu daha farklı şekilde öğrenebilirdik. Neden kendi başına iş açtın? Evet, sana söylüyorum gönlüm. Neden sevdin? Neden tekrar inandın? Safsın, iyisin diye her yüzümüze gülene neden kapılarımızı açtın? Bak sonunda ne oldu. Yine ben yalnız, yine sen yalnızsın. Yarayı nasıl kapatacağız? Acımızı nasıl dindireceğiz? Onun da diğerlerinden farkı olmadığını ben sana söylememiş miydim? En son yalnız kalıp, acı yaşadığımızda düzelmemiz yıllarımızı almıştı. Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun bize.
Umarım ders almışsındır. Umarım bir daha aynı hataya kolayca düşmezsin. Gel sarılalım birbirimize, affediyorum seni yine ve yeniden. Seni içimden koparıp atamam. Ben iyi biriyim. Seni de yok sayıp, hayatıma devam edemem. Seni dinler, senden her zaman tavsiye alırım ve almaya da devam edeceğim. Sen de kendine biraz çeki düzen ver. Kocaman oldun artık, çocuk değilsin. Seni seviyorum gönlüm. Başkalarının vermediği sevgiyi ben sana veririm. Üzmeyelim birbirimizi. Sen de çok üzgünsün biliyorum. Dert etme artık, haydi kaldır başını, ne demişler ‘’O kaybetti.’’ Biz de böyle avunalım. Bize bizden başka yâr da yok, dost da yok gönül.
Haydi, toplayalım her şeyimizi yolumuza gidelim.