Depremin acı tecrübesini yaşamış bir şehir Sakarya. 43 ve 67’nin ardından en yakın 99 depremi.
17 Ağustos’ta Sakarya’nın yerle bir olduğunu yaşı müsait olanlar canlı bir şekilde, olmayanlar ise hâlihazırdaki kayıtlardan şahit oldu, oluyor.
Yakın bir tarihte olduğu için depremde eş, dost, akraba, komşularını kaybedenlerin acıları ilk günkü gibi hala taze.
Yıkımı tüm caddelerinde, sokaklarında hissetmiş bir Sakarya’nın bugünlere gelmesi ciddi bir meseledir.
O günlerde Sakarya’nın caddeleri, sokakları, sosyal alanları, altyapısı, parkları, meydanlarıyla böylesi güzelliklerle buluşacağını hayal dahi edemezdik.
Ne var yani Sakarya’da diyenleri duyuyor gibiyim! Sizlere o gecenin sabahına ait görüntüleri açıp izlemenizi öneririm!
Toplumda da yaygın bir gelenektir; eldekinin kıymeti, hep kaybettikten sonra anlaşılır. Şimdi biz 99’da kaybettik, şu anki Sakarya’nın kıymetini bilmemiz gerekir.
İşte burada hafta başında Başkan Toçoğlu’nun basın mensuplarıyla bir araya geldiği toplantıya dönmek istiyorum.
Şehirle ilgili tüm konuların masaya yatırıldığı bir toplantı. Ancak bir kısmı yukarıda da bahsettiğimiz konuyla birebir alakalı.
Toçoğlu, depremin ardından şehrin bir bölümünün sağlam zeminlere taşındığını ve taşınmaya devam ettiğini söyledi.
Sakarya’da kat sınırlaması olduğunu dile getirdi ve ekledi: Tek başıma direndim, direniyorum!
İşte olayın kırılma noktası tam da burası! Gerçekler gözler önündeyken, Sakarya her 30 yılda bir yerle bir olurken neden hala yüksek katlılar konusunda akıllanmadık!
Yeteri kadar ders almadık mı? Yahut yaşanan onca acıyı çabuk mu unuttuk?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da her fırsatta yatay mimari vurgusu yaptığı günümüz Türkiye’sinde Sakarya gibi yatay mimariyi benimseyen başka bir şehir var mı?
Toçoğlu’nun da ifade ettiği gibi Türkiye’ye örnek bir şehir ortaya çıktı ortaya.
Yakalanan bu çizginin sürdürülmesi noktasında herkes sorumluluk almalı ve Sakarya’nın gökyüzüyle irtibatı hiçbir zaman kesilmemeli.