Siyasi ve siyasetçi değilim. Belki, Muhalif bir siyasetçi olsam, şöyle kirli bir hesabım olabilir:
“ Bu projeler baştan ayağa saçma. Ama, susayım, AK Parti O projeleri yapsın. Bitince, saçmalıklar, şikayetler ortaya tek tek dökülmeye başlar.
İşte o gün ben de halkın önüne çıkıp, halkın-ülkenin servetlerinin ne kadar yanlış projelere yatırıldığını bağırayım.
Deli servetler harcanan projeler 3-5 yıl sonra dökülmeye başlar. Tadilatlar için deli servetler harcanır. İşte O gün siyasi parsa toplama günümdür !” de derim.
KONGRE MERKEZİ, GAR VE MİTHATPAŞA DÖNÜŞÜMÜ, DEMOKRASİ MEYDANI Projeleri ?
Tümü de şehrin yaşamını dipten etkileyecek kalıcı büyük projeler. Bunları kim planlamış ve yapacaksa şehrin de sorma, öğrenme, görüş açıklama hakkı olmalı.
Şu mutlak hakkımı yazı hayatım boyunca kullandım. Siyasi Seçilmiş Yönetenler, Geçici bir Süre için Halk oyuyla Yöneten seçilirler.
Muhtar, belediye başkanı, Milletvekilleri; Geçici Süre için Seçilmiş Yönetendir.
Seçilmiş hiç kimse; Ülkemin, Şehrimin ve Benim sahibim değildir ! Ülkemin sahibi 80 milyon halktır. Benim sahibim de, kimse değil, inancım gereğidir.
Adaray, az buz iş değildi. N’oldu 3-5 yıl sonra ?
Üzgünüm; yapılırken, testi kırılır dedim. Sakarya’da yıllarca,” Tren Adapazarı Garına, yer altından mı gelsin, viyadüklerle mi ?” geyiği yapıldı.
Şimdi bakıyorum; Balıklı Gar Projesi ile şehri tuzağa düşürmek isteyenler, “ Mithatpaşa Garı Projesi yapılıyor !” yemiyle şehre yine dönmüş gibiler. Ve;
3 Büyük Proje gündemde. Şehre sorulacak mı ? Siyasi muhalefet ne diyor ?
YHT için Sakarya’da şişinen, ama 3-5 kere bile Ankara’ya Hızlı Tren ile gidip gelmeyen siyasiler, Mithatpaşa Garı derse; var mı böyle SAF bir Şehir ?
MESELA; BÜYÜKŞEHİR TRAFİĞE EL ATMIŞ !
Bu haberi gazetemiz ön sayfadan vermiş. Üçüncü sayfa hak ettiğince geniş ve görsel destekli vermiş. Çünkü, şehir yaşamı için artık zorunlu hale geldi.
Ben de izlerim tabii. Çünkü, makam koltuğu kararları almam. Yaşayan şehrin ve hatta köylerin, her yerde yaşananları izlemek, görmek, yazmak içimdendir.
Büyükşehir Ulaşım Dairesi, halka duyurduğu bu üstlenmeyi ne ölçüde yapar ?
Bence, bu konuda, toplu taşımacılıktan para kazananlar, işin yanlış yanlarını kendileri Meslek İçi Çağdaş Eğitim-Denetimler ile önleyemezse, sonuç alınamaz.
Ki; işin çalışma koşulları insanları silahlı çatışmalara taşıyan yazık rekabetler yaratabiliyor. İşin kendisi zaten zor; beden ve beyin tüketen mesleklerdir.
Toplu Taşımacılık bu şehrin yaşamında tabii ki derlenip toparlanma durumunda. Peki, bizi kim toparlayacak ?
Kardeşim; bir caddede yaya geçiş yolunda taş çatlasa en çok 2-3 dakika beklersin. Yeşil ışık yokken atma kendini otoların önüne; inme kaldırımdan !
Araç trafiğine kapalı yollarda şu elektrikli motosikletler nedir ? Müslüman; Çark Caddesi 33-400 metre; in bisikletten O caddeyi yürüyerek geç.
Atatürk Bulvarı’nın iki yanında; kontür yüklemek, peynir almak için durup; park eden tek sıra arabalara 2 ve hatta 3 sıra yapma !
Büyükşehir ve Ulaşım Dairesi, “ Eh, buna da karşı çıktın ya, pes !” demesin. Eğer yaşarsak 3-5 yıl sonra, şu görüşüm yanlış çıkarsa beni şehre teşhir etsinler:
Görgüsüz bir şekilde artan Oto sayısı ve kullanım şeklimiz Adapazarı’nı ve hatta Serdivan’ı yaşanmaz hale sokacaktır.
Ne kadar yol yapılır; ne kadar Ulaşım Denetimi yapılırsa yapılsın, tablo böyle.
B.B. Ulaşım Dai., şu gün için Şehir Trafiğini yola sokar görünsün mutlu olurum.
“ TEK VATAN, TEK BAYRAK, TEK MİLLET !”
Bu sözü eden siyaset, sözün arkasındaki asıl niyetin ne olduğunu pek açmaz.
Çünkü, özlü (!) görünen sözün içindeki samimiyeti yarın önüne çıkacak gündem belirler. Gündem siyasete, sözlerini öyle de çevirtir, böyle de.
Peki; bu özlü söz benim hayatımda ne anlamlar taşır ?
Bu vatan hiçbir siyasi partinin değil; bu topraklarda yaşayan 80 milyon vatandaşındır.
Bayrağımız; 80 milyon vatandaşın özgür, huzurlu ve güvenli yaşadığı; Bağımsız Cumhuriyet’in TEK sembolüdür.
TEK MİLLET; bence, 80 milyon insanımızdan oluşan; her ırktan-her renkten, her dilden, her dinden, her meslekten vatandaşın oluşturduğu toplumdur.
Osmanlı Padişahı Abdülhamid’in hayranı olanlar, şu hemen yukarıdaki satırlara sakın homurdanmasın !
Abdülhamid zamanında yapılan nüfus sayımlarında; Adapazarı’nda kaç Ermeni, kaç Rum, kaç Yahudi Osmanlı vatandaşı varmış, ilkin bunlar öğrenilsin !
Örneğin; 1900 yılında Sakarya-Adapazarı’nda, toplam kaç kilise, kaç sinagog vardı, bir araştırın ?
Karaağaçdibi’nde, Mahmud’un Fırını arkasına yapılan İmam Hatip Okulu’nun olduğu yerde 1925-30 yıllarına kadar ne vardı ?
Benim, “ Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Millet !” deyişim, asla bir siyasi partinin, bir liderin peşine takılmak da değildir.
Parti veya lider yanlış yaptığında, asla yıkılamayan, ele geçirilemeyen birlikteliktir sözünü ettiğim.
Devlet ve Devletin; hiç Siyasi Ayrımsız İş ve Aş Kapıları, Şehir, Kasaba, Köyleri; Okulları, Yatırımları; Hepimiz için Ayrımsız Yaşamdır.
Dilerim; huzur, barış ve Ayrımsız Yaşamanın önemini siyaset dünyamız da bir gün doğru yerine koyar.