Sevgili okurlar,
Bazı yazılarıma “ hayat dediğin nedir ki”, “bir üflemelik zamanı dilimi işte”
diye yaşanılmış yılları,yaşanmışlıkları, sevdiklerimizi, çağa damga vuranları
anlattığımız olmuştur..
Bugün sıradan olmasa bile Sakarya'nın Karasu İlçesi için çok önemli bir
şahsiyetten bahsedeceğim..
Bizim kuşak onu çok iyi tanır..
Şöyle,” Karasu'daki siyasiler, belediye başkanları,İl Genel Meclisi
üyeleri,muhtarlar” desen bile adı öne çıkanları sana şıppadak sayacaklar
vardır..
İşte Adpazarı merkezde Sakarya Gazetesi'ni çıkardığımız yıllarda,merkez
dışından yani bir ilçeden tanıdığımız bir şahsiyetti Selahattin Tatlı..
Sevgili adaşım,merhum Necdet Güngörsün ve arkadaşlarımız ile Karasu
ziyaretinde bizi konuk etmişti..
Sakarya'nın sahil kenti Karasu'yu, denizini,kumsalını,insanını,fındığını, Sakarya
nehrini ve geleceğini enine boyuna konuştuğumuz o yıldızlı ılık gece unutulur
mu?
Yıldızların altındaydık ama, sevgili merhum Selahattin Tatlı,mütevazzi, saygın
kişiliği ve derin siyasi bilgisi ve sevdası Karasu ile ilgili olarak bizlere neler
anlattı,neler.. Bazen işi şakaya vurduk,bazen işi ciddiye aldık ve bu efsane
başkan ile geçirdiğimiz saatleri tüketmiştik..
Gazetemiz Karasu'da satılsın istiyorduk.. “Satılsın istiyorduk” ama “ okuyan
olacakmıydı” diye de düşünmeden edemiyorduk..
Bu efsane,merhum Başkan Selahattin Tatlı,” Burada olmanız,bizimle
mücadele etmeniz,sorunlara dikkat çekmeniz, yetkilileri ve vatandaşı
uyarmanız,bilgilendirmeniz,haberdar etmeniz çok önemli”diyerek, Sakarya
Gazetesi'nin ilçelerde satılması fikrine destek verdi..
Tereciye tere satmadan sevgili merhum Selahattin Tatlı başkanımızı bizden
daha iyi bilen ve onun yaşanmış yıllarını adeta yazan arkadaşımız Muzffer
Tatlı'nın yazdıklarına kulak verelim mi?
Bu ilin değerlerini unutmamalı ve unutturmamalıyız..Onların hangi yokluklar
içinde neler gerçekleştirdiklerini ve bugünkülerin,hangi bolluklar ve imkanlar
içinde neleri yapamadıklarını iyi anlamamız gerekir..
Allah gani,gani rahmet eylesin!..Ailesi ve sevenlerinin tekrar başı
sağolsun!..Mekanı cennet olsun!..
“GÜLE GÜLE SANA “EFSANE BAŞKAN!..."
Hazan ve hüznün başlangıcı olan Sonbahar mevsiminin Eylül ayında, üstelik,
Ülke üzerindeki kara bulutların, ikinci dünya Savaşı tam tamları ile çökmeye
başladığı, 1937 yılında doğmuştu, Kuvayi Milliyeci Ekşioğlu Murat'ın üçüncü
oğlu olarak...
*
Yokluk ve kıtlıkların, ülkeyi kaosa sürüklediği, o savaş yılları, kendisini
geliştirmesine büyük engeldi...
*
İşte bu zorluklar içerisinde, yakaladığı "Akıl ve Bilim Işığı" Atatürk yolu ile,
yaşam basamaklarını, ağır, ağır çıkmaya başladığında, çevresinde, farkındalığı
ve önderlik yapısıyla hep dikkati çekmişti...
*
Askerlik sonrası evliliğini bile, ailesi ve kendisinin fakir ve gariban olmasına
rağmen, yöredeki eşraf bir ailenin kızı olan Ali Ağan’nın torunu Nebahat ile
yaparak, mutlu bir
yuva kurma adımını da atıyordu bu arada...
*
Sıralı, 4 kız çocuğundan sonra, doğan oğlu Murat ile muradına eriyordu...
Hayat kavgası, acımasız ve tüm ağır şartlarıyla devam ederken, halkının
sorunlarına da kulak kabartıyor ve hiçbir soruna "Olmaz" ya da "Bana ne"
demiyordu...
*
Bu sebeple, siyaset, aynı zamanda ilgi duyduğu bir alan olmuş, ağabeyinin
kurduğu marka değeri, bugün bile her zaman Karasuluların hatıralarını
sempatiyle andıkları Şirin Sakarya
Otobüs İşletmeleri firmasıyla da, hem Sakarya'da, hem de Karasu'da, çok
önemli bir kişilik oluyordu...
*
Halkının tam göbeğinde "Siyaset," hizmete yönelik "Ticaret," evinde gözüne
bakan beş
çocuklu bir “Aile”, haylaz küçük kardeşi ve diğer üç ağabey ile iki kız
kardeşinin,
tüm angarya işleri gibi, mesuliyetli ve o kadar da ağır yükü, sabah güneşi
daha üzerine doğmadan çıktığı evine, gece yarıları dönme fedakarlığı ile,
ancak kaldırabiliyor, ekonomik
durumunu bu şekilde düzeltiyordu...
*
Ve çevresinden gelen baskılarla, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk
Partisi'nde, İlçe Başkanlığına getiriliyor ve bu görevini on sene sürdürdükten
sonra, dillere destan
olan, Sakarya İl Genel Meclis Üyeliğini de, on sene sürdürüyordu...
*
Ve Özallı Anavatan partisinin en kuvvetli olduğu 1984 yılında, üstelik
Karasu'dan, Anavatanlı milletvekili olmasına rağmen, Belediye Başkanlığı
seçimlerine katılıp, müthiş performansı ile kazanıyor, halkı ile
kucaklaşıyordu...
*
Belediye Başkanlığında bulunduğu 5 yılda, halkının gönüllerine taht
kuruyordu...
*
Karasu'nun sahip olduğu, tabii güzelliklerini öne çıkararak, Hilton ve Tarabya
gibi, İstanbul'un en önemli otellerinde, düzenlediği gecelerle, ilçesinin, Ülke
çapında
tanımasına giden yolu açıyordu, görev yaptığı yıllarda...
*
Kendini kaptırdığı “(Deli-Dolu) Halkçılık” anlayışı, evini ve çocuklarını ihmal
etmeye
kadar götürüyordu kendisini ...
*
Ne, akrabalarına, ne de, kendi çoluk çocuğuna, bir iş imkanı hazırlamıyor,
ekonomik güvencelerini de, kardeşlerine ve çevresine yaptığı fedakarlıklar
sebebiyle garanti altına alamıyordu...
Hatta sahip olduğu iki otobüsü, bu yolda heba oluyor ve emekli maaşıyla baş
başa kalıyordu...
*
Büyük sevgi beslediği Ali Ağanın torunu eşini kaybettiği, 20 seneyi geçmesine
rağmen bir daha evlenmiyordu...
*
Biricik oğlu Murat ve gelini kendisine el bebek gül bebek bakıyordu, bel
fıtığından evden çıkamadığı 10 yıl boyunca...
*
Yan, hiçbir geliri olmaması sebebiyle, son günlerini, maddi sıkıntılar içerisinde
geçiriyordu, bir zamanlar, elinin altındaki fırsatlara, “Ben, Kuvayi Milliyeci bir
adamın
oğluyum, en ufak bir leke, beni ve şerefli ailemi, mahveder” diye düşündüğü
için...
*
Son zamanlarda, o kadar zor durumdaydı ki, içtiği markalı sigarayı alamayıp,
tütün satın alarak, ucuza getiriyordu sigara masraflarını...
*
Ekonomik zorluklarına, Belediye'de ağır vasıta şoförü olarak çalışan, biricik
oğlu Murat'ın da, emekliliğine 15 ay kalmasına rağmen, AKAPE belediyesinin
kazandığı seçimler
sonrası işten çıkarılması derdi binince, kahroldu..!
*
Sıkıntı ile, sigaraya biraz daha dalarak, günde iki pakete, üstelik tütün içerek,
devam etmesiyle, beyne giden damara, pıhtı atması sebebiyle girdiği komada
10 gün direnebildi...
*
Ve, doğum tarihi 26 Eylül 1937 gibi, ölüm tarihi de, yine, bir hazan mevsimi
olan, Sonbahar mevsiminin eylül ayının 28 nci gününde, 83 yaşında bu
dünyaya
veda ediyordu Halkının "Efsane Başkan" Belediye işçilerinin ise "Baba"diye
çağırdıkları, benimse sürüdeki "Kara Koyun" olarak, her zaman ayrıcalıklı
özellikleriyle hayran olduğum ve yaşamımda idol olarak gördüğüm sevgili
"Amcam...”
*
" Cennet mekanında rahat uyu, halkının "Baba"sı, benimse, hayranlık
duyduğum
Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujika gibi, sade ve mütevazi bir hayat yaşamış
"Sürüdeki Kara Koyun" olarak gördüğüm, sevgili Amcam, isim babam
SELAHATTİN TATLI...
Muzaffer Tatlı yazıyor”