AKP’nin, her 5 yılda ulaştığı Siyaset Zirvesi büyüdü.  Ama, kaçınılmaz düşüş de başladı. Kendi yanlışları da sanki O düşüşü hızlandırıyor…

         Ülkem adına endişelenirim. Çünkü, olay artık öfke, kin, yakın danışman ve çevre gazları çıkmazına girmiş gibi…Dilerim yanılırım…

           Biraz irdeliyorum:

          Parti içi kendi söylemleri; “ Ülkede Ayrıma izin yok; Ayrımcı değiliz!” denilen zamanlarda; parti içinde bile Paralel bir Ayrım varmış… Birlikte İktidara  yürüdükleri koca kitle, “ Paralel!..” diye bir Ayrımla tanımlandı.

          Halkımızın büyük kısmı kuşku ile izlese ve O Paralel Dünya Görüşü’nü benimsemese, karşıt da olsa;

            Dünya, Paralelci denilen O Okulları beğenerek izliyordu…Bir dolu yabancı ülkenin çocukları da O okullarda farklı gelişmeler kotardı, başarılar kazandı…

           O Okullar, Dershaneler Türkiye’de ilkin çığ gibi çoğaldı. Devlet Okulları dökülmeye yüz tutarken, Onlar bal dök yala gibiydi. Paralel Yurtlar yoksul halkın çocuklarına kurtuluş gibi sunuluyordu…

           Şimdi; O okulların çocuklarına belki de hayatlarının en büyük darbesini mi yaşıyordur? Ailelerin travması daha mı büyüktür? O Çocuklar, sayısız aile ferdi, akraba, konu komşu; şu gün, kime-kimlere tam ve geri adımsız karşıt olur?..

           AK Parti örgütlenmesi ilmek ilmek, çok sıkı-sağlam iplerle, müthiş sabır ve zeka ile örülmüştür. Şimdi O İplerin kimi ilmeklerini kim-kimler çözdü?

            Bankalara kadar yıkım yaşatmak olacak şey midir?..Ülkenin tüm Banka Sektörü için, dış ülkelerde ve ülkemizde güvensizlik yaratmadı mı?..Yetmedi;

        Sıra, Paralel Dünya Şirketleri’ne mi geldi?..Ülkemizin, dünya basın çevrelerinde en saygın yer edinmiş, gazete ve dergilerine de mi sıra geldi?..

         Devlet kadrolarına?.. Milletvekillerine?..Sıra kime, kimlere gelir bilmem?

          Güneydoğulu bir dolu insan, yerini yurdunu terk edip, neden Anadolu’nun dört yanına gider?..Güneydoğu çalkantılı, çoluk çocuğunu, kendini o tehlikeden uzak tutmak isteyen Batı’ya gelmiş. İş yok, aş da yoksa; O nedenle mi gelmiş?

           Güneydoğu, 7 Haziran sonrası nedense birden şimdiki hale geliverdi?..

           Türkiye’nin dört yanına tabutlar gelmeye başlayınca; Anadolu’nun her köşesinde benzer tepkiyle karşılaşan Güneydoğu’lu palas pandıras kaçtığı bölgeye geri dönüyor…

           Şu yazıda aklıma gelen ve hatırlayabileceğiniz benzeri bir çok şey, AKP’nin geldiği ZİRVEDE,  Güç Kontrolü denen kavramı doğru yere oturtamamasından mı kaynaklanmıştır?.. Şöyle düşünmek gerekmez miydi;

            Saydığımız veya saymadığımız, O kitleler ve O Kitlelerin çevreleri; belki keskin köşeli karşıt değildi? Şimdi, bunca yaşananlar sonrası, karşıya sığınıp AKP Karşıtı olurlar mı?

           AK Parti, empati yapmalı mı? Hayrettir, Karar Verene hala öfke üfleniyor.  

 

                   PEKİ,  HALK YOKSUL DA, BU SERVETLER NEREDEN?           

          Siyaset ve Seçilmiş-Atanmış Yönetenler göze sokar gibi bir dolu hata- yanlış İŞ yapıyor; ülke halkına ait servetleri hayret biçimde sokağa atıyor da;

           Halk? Bizim akıl almaz yanlışlarımız n’olcak?.. Halkın yaşamındaki bu görülmemiş şatafat, tantanalı hayat neyin nesi?..      

           Kime sorsan, sefalet içinde; kazancı çok az… Çoluk çocuğun okuluna, evinin ihtiyaçlarına bile yetmiyor… İyi de;

           Ramazan Bayramı da öyleydi; bu Kurban Bayramı da işin artık iyice suyunun çıktığını net olarak gösterdi… Nasıl?..

           Taaa geçen Cuma gününden, bu pazartesiye kadar 9 gün tatildi… Cuma ikindiden sonra ve akşama doğru TEM ve D.100 kilitlenmeye başladı…Yani, Bayram ve El Öpmeye gidiliyor değil; gezmeye, alışverişe, tatile gidiliyor…

            TEM’de, hız 50-60 km, arabalar tampon tamponaydı. TEM üstündeki köprüye çıktım, araba kuyruklarının sonunu göremedim.… Arife günü de tablo öyleydi…

            Bayram sabahı başka bir araba tufanı başladı…Sabah Namazı ve El Öpme mecburiyeti sonrası, başka bir araba seli TEM’i ve D.100’ü sardı…Tatile kaçan kaçana : -) Tatile kaçan kaçsın, sevinirim bile…Ama, derdim O değil!..

            Nerede sokağa çıksan, hangi şehirde, hangi AVM’ye girsen insan seli… Yahu, “ Ay, İzmit’te yeni açılan şu AVM’yi gördün mü, harika!..” lafından nefret eder hale geldim…Oralar da insan seli…

            Bir sohbette susamadım, “ Hani işler kötü gidiyordu?.. Cebini zar zor denkleştiriyordun? Harcadığın O deli para ne?” sözleri ağzımdan çıkıverdi…

         TEM’e, D.100’e sığmayan bu arabalar hangi parayla alınıyor?..Gece gündüz bu arabalar ne kadar benzin parası harcayarak yolları arşınlıyor?..

           Utanırım; yoksa, “ Geçim sıkıntısı yaşıyorum!..” diyene, “ Çıkar bakayım şu cep telefonunu!” diyeceğim. “ Hadi, evine gidelim, ev halkını topla…Herkes cep telefonunu çıkarsın…

           Evdeki bilgisayarlar da çıksın!..Şimdi, bunları kaç paraya aldığınızı söyleyin!.. Ailenin ayda ödediği toplam parayı da söyleyin!..” diyeceğim…

          “ Nerede, ne işte çalışıyor, ne kadar aylık alıyorsun? Ne üretiyor, ne kazanıyor da, zorunlu olmayan bunca şeye  bu kadar harcama yapabiliyorsun?” diye de soracağım…

          Asla, “ Çağdaş Teknoloji alma!.. Öğrenme, kullanma!” demiyorum. Hatta, bunların en mükemmellerini yap; ama, bir işe de yarasın..Bir işi öğren, ÜRET, KAZAN-KAZANDIR,  zaman da sana kalsın hayatını doğruyla yüz yüze  yaşa…

             Çalışmadan, kazanmadan tüketmek bir gün sonumuzu getirmesin!..