Çünkü doğma büyüme Sakaryalıyım! Bu ülke, bu Sakarya 1 milyon İL, 81 milyon ülke nüfusunundur. Atanmış-Seçilmiş tüm yönetenler bu halk için vardır.
Sakarya’da, yanlışları, tehlikeleri, yasaya aykırı hareket ve tahribatları görmezden-duymazdan-söylemezden gelen, kendi ailesine de, ülkesine de, halkına da ihanet eder.
Yazdığım, TV’lerde konuştuğum tüm zamanlarda, iktidar-yöneten kim olursa olsun bu anlayışla görevimi yaptım-yapmaya çalıştım. Devam da etmeliyim.
***
Ülkenin siyasi gündemine,“İstişare” sözcüğünü AK Parti soktu. Yöneten AKP’nin eksikleri, yanlışları için o günden beri tam anlamıyla “istişare!” deyim.
Yöneten AK Parti kurum kuruluşları, aldırmaz, önemsemez görünse de ben bu istişareyi kendilerinden de fazla mesai-mesafe harcar, görüp yazarım.
Yeni yazı dönemim için geçen hafta da yüzlerce kilometre yok teptim. İktidar yatırımlarını izlemek, proje yanlışlarını eleştirmek gibi bir misyonu hiçbir zaman üstlenmeyen, Sakarya’daki siyasi muhalefet görevini yapmıyor.
Ben AK Partili yerel yönetimleri uyarayım. 2017 Yılı içinde, “ SBB Başkanı Sn. Zeki Toçoğlu, yerel Seçime çok az zaman kala birçok büyük proje başlattı.
Bence, yoğun ulaşım sorunlarının olduğu şehir girişlerindeki o projeler uzun zaman çok can sıkar. Büyük tepkiler alır. Hatta o projelerin hemen hiç birisi yerel seçime dek kolay kolay bitmez.” demiştim.
Geçen hafta gezdiğim devam eden tüm projelerde manzara öyleydi.
***
“ Yeni Hal harika, bitime az kaldı!” deniliyor, ama 6 aydır sıkça gidiyorum. Geçen hafta da oradaydım, biter gibi görünmüyor. Yerel seçime kadar alelacele şişirilirse biter. Ama içine girildiğinde yıllarca da sorunlar bitmez.
Ki, Eski Hal kalkıyor ve çevrede yol inşaatları var diye, esnaf yıllardır büyük çilelerle cebelleşiyor. Orada yapımı süren Karasu Köprülü Kavşağı zor biter.
Hanlı Köyü bitiren 1.OSB genişlemesi çalışmaları ile Karasu Köprülü Kavşağı şehre Etbalık’tan girişi en sorunlu bölge yaptı.
Bölgede,“Hanlıköy’den tren geçecek, istasyon orada yapılacak!” gibi masallar da var. Orada nehre de gittim; tek ray ve köprü izi yok. Tren galiba Karasu’ya yüzerek geçecek : -) Konuya sonra devam edeceğim de. Serdivan içimi yakıyor.
‘SERDİVANLI’SI KALMAYAN SERDİVAN !
Serdivan ve Serdivanlı 1960-1970’li yıllara kadar; sebzeye, meyveye, ete, süte, peynire para vermeyen köydü-köylüydü.
Hatta, bugünün tam tersine Türkiye’ye sebze, meyve, et, süt, peynir satan Serdivan bambaşka mülkler zenginiydi. Bugün O Serdivanlı Serdivan’da azınlık.
En acısı, Yerli Serdivanlı da, Sonradan Serdivanlı olan da eti, sütü, peyniri, sebzeyi, meyveyi AVM’lerden, marketlerden alıyor. Yabancı ülke malı da tercih.
***
Tarihi Serdivan’ı Serdivan yapan Arabacıalanı’nın göbeğine yıllar önce AVM oturttuk. Her yıl sağındaki solundaki tüm yeşil alanları da taş binalarla bitirdik.
Ama, aylardır gidiyorum; hiçbir şey Cadde54 gibi bir trajediye yol açamazdı. Kimler, hangi nedenle (?), hangi şehircilik zekasıyla yaptı, niye susuldu bilinmez?
Sözünü etiğim 1960-70’li yıllarda; Serdivan’ın bereket fışkıran tarım toprakları güneyde Çark Deresi’nden başlardı. Taaa Kazımpaşa’dan sonra başlayan O cennet tepelere kadar : -)
Çark Mesire Köprüsü’nü geçince Nişkoz, Asit Fabrikaları, Dericiler, Mezbaha vardı. Ürettiğini satan, kucak dolusu para kazanan Serdivan orda başlardı.
Bugün, “Çağdaş şehir Serdivan’da yaşamak bir ayrıcalık!” zannedenler şunu asla gör(e)mezler; Çalışan, üreten ve satıp kazanan bir avuç Serdivanlı bizi bine katlardı. Onlar üreten ve kazananlardı; Biz tüketen ve ülkenin geleceğini yiyen bir kuşak olduk.