Bu kitap 7 Haziran Genel Seçimi öncesinde çıktı. İlk baskısı Mayıs 2015’de yapılmış…Ben 30. Baskısını okuyabildim… Yani, su gibi satılmış…

           Siyasete, gözümle yaptıklarını görmeden, elimle dokunmadan, hayatımda varlığını somut yaşamadan; asla güvenmem ve şartsız kapı kulu da olamam!..

           İyi ki şu kitabı okudum; tanık olduğum son 30 yılı ve hele son 13 yılı, siyasete sıfır güven duyarak yaşamama pek çok haklı nedenler gördüm.   

         Kitabı yazan Ahmet Sever, Brüksel’de okumuş, Siyasal Bilgiler mezunu. Son derece iyi Milliyet’in 1983-1998 yılları arasında Brüksel muhabiri ve temsilcisi. M.Ali Birand’ın 32.Gün ekibinden…

           Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 12 yıl başdanışmanlık yapan, gazeteci Ahmet Sever’in siyasi anlayışı Cumhurbaşkanı Gül ile çok farklı imiş. Ama, bir gün bile o fark hissedilmemiş gibi…Yani, çağdaş bir uyum oluşmuş…

           AK Parti’de etkin yöneticilik yapanlar zaten O kitabı okumuştur. Benim gibi, ağzı açık kalanlar da olmuştur, “ Eee, ne var yani, biz de biliyoruz!” diyenler de… Ben, “ Olur böyle şeyler!” deyip geçemem; AKP’ye oy verenlerin içinde çok kişi de geçemez…

            Adam gibi bir toplumda, adam gibi bir ülkede; Siyaset Adalete ve ahlaka en çok riayet eden, hatta % 1000 uygulayan bir yapı olmak zorundadır.

            Siyasi anlayışları benzeşmese de, 12 yıl Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olan bir gazetecinin yazdıklarını % 50 elekten geçiririm. Abdullah Gül ve Ailesi ile Tayyip Erdoğan ve Ailesi arasında var olan çekemezliği de öyle okudum…

           Kitap, eğer süzgecinizden geçirmezseniz, tam bir GÜL Bahçesi gibi olmuş… Oysa, GÜL’ün tarihe de geçen yanlışları ve asla açıklama getirilmeyen maddi-manevi sırları da var… Oralar es geçilmiş…

           Kitap, GÜL’ün etik ve istikrarlı insan ilişkileri, barışseverliği, uluslar arası etkinliği, AK Parti içindeki tutarlılığı içinde sıkıştırılmış…

           Komşu ülkelerle, evrensel karşılıklı saygı ve haklar çerçevesinde mükemmel ilişkiler kuran Cumhurbaşkanı GÜL okuyorsunuz. Ülke içinde de, böyle bir GÜL ile yaşamışız…

           Oysa, bugünün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kimliğinde son derece farklı çizgiler vurgulanmış gibi… O zaman, bugün Türkiye içinde ve komşu ülkelerde esen tehlikeli fırtınalara hiç şaşmamak gerekir gibi bir sonuç çıkıyor.

          Tayyip Erdoğan’ın, en küçük bir karşı görüşe, eleştiriye kabul göstermediği tahmin edilmez bir şey değil. Öfkesini artık dünya ezberledi. Ama;..

           AK Partiyi günden güne kaçınılmaz bir tükenişe soktuğunu görmemesi hayret edilecek bir sendrom… 7 Haziran’ı öyle yorumlayanlara gösterdiği öfke son nokta. 1 Kasım da böyle bir sona gidiyor ve kimse söyleyemiyor…

          “ Abdullah Gül ile 12 yıl “ kitabı çok eksikli; ama, düşünmenizi de sağlıyor…      

 

  PAMUKOVA’YA YÜKSEK HIZLI TREN GARI : -) 

          7 Haziran Seçimi AK Parti için hüsranla bitmişti. O Kapıda Üç gün tam bir karabasan gibi geçti. Sonra, sözde Koalisyon için görev verildi.

         Birkaç gün sonra, Koalisyon Hükümeti kurmak gibi niyetin olmadığı anlaşıldı. 1 Kasım’da Erken Seçim yapılacağı da belli değildi…

           Sakarya’da, tüm ilçe ve köylerde birdenbire akıl almaz yatırım balonları ve parlak gelecek vaatleri uçuşmaya başladı…Davutoğlu daha görevi iade etmeden, “ Koalisyon yok, Erken Seçim dayatılıyor!..” gibiydi…

            Uzunçarşı Projesi uyanıverdi. 30 Yılların kangrenleri; Yeni Hal Kirazca’da,  Galericiler şehir içinden çıkarılacak, Eski Hal’e taşınacak;.. mış mış…

         Bir de baktık, 20 yılın sorunu Arazi Toplulaştırma kıymete binmiş, gündeme geliverdi; Rant, Köyleri, Meraları yok ederken, köylü birden baş tacı oluverdi : -)

         Karasu’ya BMW bile yapıştırıldı. 150 000 kişiye iş kapısı Karasu Serbest Bölgesi yok; Yerli Oto Balonu şişiriliyor… Dünya oto mezarlığı olmuşken hem de.

            Aklım gitti, eski paramız ile 300 trilyon liralık Altyapı Yatırımı başlatılmış… Her yer asfalt oluyormuş. Asfaltlanan toprak sonsuza değin artık toprak değildir.

            50 Yılın masalı; Sakarya Nehri’ne atıksı karışmayacakmış : -) Çark Suyu’na karışmasın, ellerini öperim… Taaa Eskişehir’den, Karasu’ya kadar; Sakarya Nehri ülkenin en tehlikeli sanayilerinin kucağında…

          Sakarya nehri kenarı denetlense? Şu an Kurbanlıklar nerede tutuluyor?..         

           Geçen 20 gün içinde gazetelerde üflenen sanal projeleri topluyorum. Günü geldiğinde sormak üzere biriktiriyorum:

            Adapazarı-SAÜ Raylı Sistemi…Katlı Otopark…Afet Koordinasyon Merkezi… Kadın Doğum Hastanesi…Valiliğin SATSİB Projesi…

           Uzunçarşı’ya 1 Kasım’a kadar kimse el bile sürebilir mi?..Ne olacağı; nasıl bir çarşı çıkacağı; kabağın oradaki mekan sahiplerinin başına kaç paraya patlayacağı ayrı mesele!..

           Neyse; SATSO gerçek bir açılışı 1 Kasım’dan önce Taraklı Fenerli Konak ile yaptı.

          Siyaset Taraklı’da, kaç kez MYO+ Hastane Açılışı, yapmış; yine yapar mı ? Taraklı bunu yer mi bilmem?..Ama, O şahane Taraklı Hanı açılışa hazır…

            “ Sakaryalılara umut verecek sözler söyleyin!..” gibi bir telaş var. Yarın ben bu Siyasi Atışları yüzlere vurmak üzere bir kenara koyuyorum.

            Gelecek ve Gençlik için Siyasete güvenmek istiyorum; öyle bir ışık yok !..