Kapalı kapılar arkasında neler konuşuyorsun Sakaryalı?..
Senin, beni Çark Caddesi’nde ayaküstü lafa boğmalarını yazsam? 2 Kasım sabahı da yazdıklarımı inkar etsem? Halkın önüne çıkacak yüzüm olur mu?..
Senin milletvekili yaptığın siyasilerin Şeker Fabrikası Arazileri’ni ve Çark Atatürk Stadı ile arkasındaki Altyapı Arazilerini bir gün bile dillerine alamazken;
Amcamlar, Şeker ve Stat arazilerini yazdığım için ne desiseler tezgahlar!..
N’oldu?.. “ Şeker Fabrikası’nı Eskişehir’e taşıyacağız!” dendi. Hangi siyasi parti ve siyasi tepki koyabildi?..
7-8 Ay önce, Çark Atatürk Stadına gitmiştim. Sporcular bana, “ Gel bak abi, TOKİ geçen hafta Stat içine geldi, şu kazıkları çaktı!..” dediler…
O kazıkları imarcılar bilir…İmar planı yapmak için O kazıklar hemen her çizimin, inşaat temelinin merkezidir…Özetle, durum şu:
Şehir ve Şehir Halkı, şehrin geleceğinin merkezinde, elinden alınan muhteşem arazilerine ne zaman, ne yapılacağını bilmiyor!..” Bizi Halk seçti!” diye kurumlanan İktidarlar, halkı sanki adam yerine koymuyor!..
Şeker Fabrikası arazileri bağıra bağıra Şehrin ve Köylünün elinden alındı. ŞEHRİN ve Kamu arazilerinin TAPU SAHİBİ Seçilmiş Yönetenler mi, HALK MI?..
Hak’lı edinilmiş Kişisel Mülk-Tapu, hepimiz için en kutsal haktır!..
2 Kasım Sabahı, Türkiye de, Sakarya da yeni bir güne uyanacak…Dileriz, O güne hiç kimsenin evine ateş düşmeden, huzur ve güven içinde kavuşuruz…
Genel Seçim 1 Kasım’da…Atatürk Stadı ve Şeker arazileri için kuşkusuz Sakarya Büyükşehir Belediyesi Meclisi kararlar verebilir…Kaygım da bu!..
1 Kasım Seçimi, Şeker Fabrikası ile Atatürk Stadı arazilerini imara açacak Amcaları destekleyen bir Siyasi İktidarı O GÜCE sahip kılarsa;
Sakarya, çağdaş şehir olma yolunda giderek en umutsuz yıllara doğru hızla sürüklenir. Asla geri dönüşü olmayacak yıkımlara uğrarız…
Sakaryalı, 2 Kasım sabahı O Babayiğit’e Şeker’i de, Atatürk Stadını da imara açacak gücü vermemeli…O Babayiğite, Allah adı ile de, başka inanç değerlerimiz üzerine de yeminler verse, emin değilseniz oy vermeyin!..
Çünkü!!! Sakarya’da O muhteşem arazilere HAK’ÇA karar verecek güce sahip siyasi kişi ve irade yok gibi!.. Sakaryalı siyasete güvenmediğimi anlamıştır!. O Söz Gar Meydanı’nda verilse bile, yine de temkinle, eh belki inanır gibi olun!..
Siz, her gün önünden geçip gittiğiniz O muhteşem araziler böyle bir sona sürüklenirken susmamalısınız!.. Çocuklarımıza karşı utancımız çok büyük olur!..
Yarın İzmit’e gitmeli…Sayısız park gezerim…Seka Park, kilometrelerce deniz kenarı!..Leyla Atakan Fuarı!..Gölcük’e kadar park! Tüm ilçeler park…park… Hem utanırım, hem de Pakmaya’yı; Seka’yı söküp atan Babayiğit İzmit’i kutlarım…
OYUN KURAN, HERKESE AKIL VEREN SİNİRLENMEZ
Günlük yaşamda o kadar güzel sözler edilir oldu ki, al bu sözleri kendine Omurgalı Delikanlı Duruşu yap…
Şu söze bakın: “ OYUN KURAN, herkese akıl veren sinirlenmez!.. Çünkü, OYUN’un ilk kuralı budur!..”
Siyasiler kadar toplumda OYUN(!) kuran kaç örgütlenme bilirsiniz? En baba oyunları siyasiler kurmaz mı?.. “ hayır!..” diyene de hak verir, ama soruma devam ederim;
“ Peki, O siyasilerden de çok oyun kuranların önünü açanlar kimdir? Kem küm etmeyin, tüm oyunların önünü genelde siyasiler açmaz mı?..
Haaa!.. “ Öyle de, aslında oyunu kuran perde arkasındaki güçtür de, Siyaset O’nun önünü açacak anahtardır!..” da diyebilirsiniz…
Öyle veya böyle; sonuçta, Oyun Kurma içinde olan sinirlenmezmiş. Siyaset, O kurgunun aktörü ise, foyası ortaya çıktığında bas bas bağırmazmış…
Hele, öfkesini kontrol edemeyip, önüne çıkan kim, ne varsa yakıp yıkıyor ve kendi geleceğini de düşünemez hale geliyorsa,.. Oyun’dan vazgeçip, halkını huzurlu ve güvenli günlere emanet edecekmiş…
Neymiş? Önemli olan Halkın huzurlu, güvenli geleceği imiş : -)
Yani, ASIL OLAN HALK MIŞ!..
Oyun Kuran’a yetkiyi veren asıl güç Halk’tır…İŞ’in özü; kötüye gidişleri göremeyen, alkışlarlarla, katılımlarla çanak tutan Halkın büyük sorumluluğu var.
Nasıl garip bir şey…Sana GÜCÜ veren; Senin peşine sürü gibi takılıp, seni tepe taklak olmaya sürükleyen de aynı körlük olabiliyor…
“ ÖMÜR !” diye bir gerçek var. En salak bireye bile sorsan O gerçeği bilir. Ama, etrafınıza bir bakın!.. Dünyayı versen doymayan, sahip olduğu her şeyin bir ömrü olduğunu bilir gibi yaşıyor mu?..… Kaç kişi O gerçeğe aklı ile ulaşıyor?..
Dünyada hiçbir İnsan için ebedi Krallık yoktur!..Ebedi şöhret, ebedi alkış, ebedi zafer, ebedi gençlik, ebedi zenginlik, sonsuz mülkiyet yoktur…
Siz, “ Ne alaka şimdi?” diyeceksiniz, ama beni mutsuz eden son bir örneği hatırlatayım… Süper Lig’de de futbol oynamış, 5-6 yıl önce de yaşlandığı için bırakmış; tanınmış bir futbolcu silahla hayatına son vermiş…
Çok üzüldüm; DOYUMSUZLUK ÜZERİNE bir dolu da hikaye kurguladım:
Acaba, iyi para kazanamadı-biriktiremedi, futbol da bitince, sıkıntıya girdi, ayakta kalamadı mı? Eski sevgiyi, itibarı bulamayınca hayata mı küstü?
Küçük yaşta öğrenmeli… Gençlik bitiyor, güzellik, şöhret, itibar da…Kalırsa, bırakabildiğin saygı ve minnet duyanlar kalıyor hayatında…Daha güzeli de yok…
Yeteri kadar maddi varlık, ama çokça sevgi ve saygıdır güzel olan…