Bir tohumdan çıkmış ufacık bir ağaçtı. Savunmasız kalmıştı. Sert rüzgârlar, soğuk kışlar, yağışsız mevsimler ve her şeyden önemlisi etrafındaki kocaman, büyük ağaçların onu yok etme çabasına girmesi onu son derece güçsüzleştirmişti. Artık son nefesini vermeye hazırdı. Birkaç gün içerisinde önce üstünde kalan son yaprakları dökecek ardından da kolları dediği dalları kopacaktı. Toprakta bulunan köklerini kendisine acı vererek çıkartacak ve toprağın üstüne bir daha hayata gelmeyecek şekilde yatacaktı. Artık her şey bu planı uygulamasına hazırdı. Etrafındaki koca ağaçlar bile onun bu planına destek veriyordu. O sabah gökyüzünden yağmur damlaları yeryüzüne inmeye başladı. Yavaş ve sakince…O sırada hiç olmayacak bir şey oldu ve Güneş açtı. Güneş ışığı sadece onun üzerine yağmur damlalarıyla beraber geldi. 
   O an yeniden doğuşun bir mesajı olarak aldı bunu. Kökünü saldığı topraklara var gücüyle tutundu, dökülecek olan yapraklarına, kırılacak olan dallarına büyük bir heves ve yaşama sevinciyle sarıldı. Adeta sıfırdan, ölümün ucundan dönerek yeniden, yeni bir hayata merhaba dedi. Bu sefer tek bir farkla… Her şeyi farklı yapmaya karar kıldı. Etrafındaki büyük ağaçlar gibi güçlü duracak, her mevsim açacak ve bütün ormanla barış içerisinde yaşamayı kendisine ilke edinecekti. Bu dediklerini birbiri ardına uygulamaya başladı.
   Günler, haftalar, yıllar geçtikçe dalları tekrar ve daha sağlıklı bir şekilde uzamaya başladı. Birden çok farklı dala sahip oldu. Bu da onun daha fazla gelişmesine yol açtı. Boyu artık uzamaya başlamıştı. Etrafındaki ağaçları gözlemliyor, onlardan öğrendiklerini kendine yaparak kendisini geliştirmeye ve onların seviyesine hatta onların seviyesinin daha üstüne çıkarmaya çalışıyordu. Bütün bu çabaları sayesinde ormanda onun da bir alanı olmaya başlamıştı. Diğer büyük ağaçlar ona saygı duyuyor ve onu her konuda destekliyorlardı. O da bu iyiliklerinin karşısında boş durmuyor dallarından geldiğince onlara yardımcı oluyordu. Orman içerisinde kurulan birliğin en önemli parçalarından biriydi. 
   Tabii ki sadece bunlar yetmiyordu. Dışarıdan gelen böcekler, sinekler defalarca kez ona zarar vermeye çalışmış hatta onu yıkıma götürecek kadar ona zarar vermeye çalışmışlardı. O var gücüyle bütün bunlara karşı direnmiş ve böcekleri, sinekleri ya da onu yıkmak, yok etmek isteyen bakterileri her defasında yenmeyi başarmıştı. Bu kazanımlar onu daha da güçlendirmiş ve özgüvenini daha da sağlamıştı. Yıllar geçtikçe artık o da uzuyordu. Gökyüzüne daha da yakınlaşıyordu. Yıllar geçiyordu. Her geçen bir yılın ardından dalları daha güçlü açıyor ve göz alıcı bir yeşilliğe bürünüyordu. 
  O ağacın adı Cumhuriyet. Bugün o ağacın tam 100. yılı… O tam yüzyıldır burada ve bizler olduğu sürece daha nice yüzyıllar görecek. Her bir zorluğa göğüs germiş, onu yıkmaya çalışanlara var gücüyle direnmiş ve bir millete yaz günü gölge, yağmurlu günde ise koruyucu olmuş koca bir ağaç. Yüzyıllık yıkılmayacak bir ağaç…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve Cumhuriyet’in kabulünde emeği geçen bütün herkesi sonsuz sevgi ve saygıyla anıyorum…
Yaşasın Cumhuriyet!